27 Mayıs 2012 Pazar

Barbaros'un İlk'i

http://media1.ntvspor.net/C/I/220/adana_L525O.jpg

Barbaros Barut, bu yazı yazıldığı sırada ikinci yarısı oynanan Adanaspor-Kasımpaşa Bank Asya 1. Lig play off finalinde ilk devrede kırmızı kart görmüştü.

1983 Münih doğumlu futbolcu Türkiye semalarına 2007'de Kasımpaşa formasıyla girmişti. Barbaros için final maçı kariyerinde ilk kırmızı karta sahne oldu.

2007-2008 sezonunda Kasımpaşa formasıyla 6, 2008-2009'da Ankaragücü formasıyla 13, 2009-2010'da gene aynı formayla 3, 2010-2011'de bu kez Konyaspor formasıyla 3 sarı kartı olan Barbaros Barut'un Adanaspor formasını terlettiği 2011-2012 sezonunda ise 13 sarı kartı bulunuyordu.

Eski takımıyla oynanan maçta psikolojik olarak üstünlük kurulduğu anlarda lüzumsuz bir küfürle kırmızı kart gören Barut'un bu hareketi daha çok su kaldıracağa benziyor...

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Adana Demirspor'un finali

http://yunus.hacettepe.edu.tr/~onuk09/1287.jpg

Adana Demirspor play off'larda yarı finale yükseldi bildiğiniz gibi. Yarın, Bugsaş ile oynayacak... Grubunu 55 puanla 3. sırada bitiren Adana ekibi, peş peşe üçüncü kez play off'lara kalmış oldu.

Geçtiğimiz yıl 50 puanla grubunu 5. sırada bitirerek play off'a kalan Demirspor, Yeni Malatyaspor'u penaltılarla 4-2 mağlup etmiş olmasına karşın Bandırma'ya 3-1 mağlup olup final bile göremeden Bank Asya 1. Lig yolundan dönmüştü.

Bir önceki sezon ise toplamda 61 puanla play off'a kalmış ancak o yıl Bank Asya'ya yükselecek olan Tavşanlı Linyit'e penaltılarla 5-3 mağlup olmuştu.

2011-2012 sezonunda ise, ilk turda karşılaştığı güçlü rakibi Balıkesir'i attığı tek golle mağlup ederek adını yarı finale yazdıran Adana Demirspor, Bugsaş'ı da elediği taktirde 2. Lig'de ilk defa play off'larda finale kalmış olacak.

2007-2008 sezonunda İskenderun DÇ'yi 1-0'la, Çankırı'yı 3-0'la geçen ADS, finalde Güngören Belediye'ye 1-0 mağlup olmuş; bir önceki sezon da keza, Kardemir Karabük'ü 4-1, Alanyaspor'u penaltılarla 4-2 geçmiş olmasına karşın finalde Giresun'a 5-1 yenilmekten kurtulamamıştı.

2003-2004 yılında, sezonun sondan bir önceki haftasında 89. dakikada Mersin'den yediği golle küme düşen Adana Demirspor o yıldan beri bir daha yükselemedi.

Play-off çerçevesinde ülke futbolu

Play-off çerçevesinde ülke futbolu

Play off'lar tam "kumar"! Belki bu seneye mahsus ilk ve son kez tüm liglerimizde play off izlemiş/izliyorken geniş perspektifte bu uygulamayı değerlendirmeye ihtiyaç var gibi görünüyor...


55 yıllık ligimizde belki bazı taraftarlar ilk kez play off tatmış olabilir ancak 3. ve 2. Lig'de çok meşhur(!) olan bu uygulama bu yıl daha önceki yıllardan biraz farklı seyreyledi. Değerlendirelim...

3. Lig play off'ları, bu yazı yazılırken henüz sonlanmamıştı. (Nilüferspor-Tarsus İdmanyurdu maçı kalmıştı) Geçen yıl play off'tan çıkan Ünyespor, Altınordu ve Denizli Belediyespor'un gruplarında play off'a son sıradan giren kulüpler olduğunu söyleyelim. Bu yılsa şimdiye dek 2. Lig bileti alan Bayrampaşa grubunda ikinci sıradaydı; Kahramanmaraş ise geçen seneyi dejavu ettirdi: Son sıradan play off'a girmişti.

Kalan son maçtaki Bursa Nilüferspor'un da son sıradan play off'a girdiğini; Tarsus'un ise ligi ikinci sırada sonlandırdığını belirtmek lazım..

Keza, Bayrampaşa geçtiğimiz yıl play off'u bir puanla ıskalamış; bu yıl play off'a kalan Gümüşhane, Diyarbakır BŞB geçen yıl da play off'a kalmıştı. Ancak geçtiğimiz yıl play off'tan elenen Afyon ve Lüleburgaz bu yıl amatör lige düştü... Kısacası, sadece play off'lar baz alınırsa 3. Lig'e bu yıl "denge" geldiğini söylememiz mümkün. Kulüpler geçtiğimiz sezon(lar)dan gerekli dersleri çıkartabilmiş; ilerleyebilmiş.

Play off'lar haricinde, belediye takımlarının çokluğundan da; bazı kulüplerin belediyelerden aldığı "gizli" desteklerden de anlaşılabileceği üzere maddi gelir-gider tablosu son beş yıl içinde hayli artmış durumda. Genel olarak 3. Lig'de gözlemlenen bir diğer durum ise 30 yaş kontenjanının oyunların seyir zevkini düşürdüğü ve genç futbolcuların gelişimini hayli olumsuz etkilediği...

İkinci Lig play off'larında ise yarı final maçları kaldı.

Bandırma ve Balıkesir gibi uzun süre liderlik kovalamış grup ikincilerinin ilk turda elenmesi; Kızılcahamam gibi son maçta büyük efor sarf ederek Körfez FK gibi ciddi bütçeli bir ekibi yarış dışına itmiş bir ilçe takımının ilk turda elenişi; Süper Lig apoletli yıldızlar topluluğu Turgutluspor'un da keza, varlık gösteremeden elenmesi büyük sürpriz olsa gerek!

Yarı finale kalan ekipler Bugsaş - Adana Demirspor; Bozüyük - Fethiye eşleşmeleriyle finale yükselecekler. Bu ekipler arasında Fethiye, mütevazi kadrosu ve bütçesiyle diğerlerinin arasında parlıyor adeta!

Genel bir önizleme yapacak olursak; 2. Lig'de finale kalan Bozüyük, grubunda lider Şanlıurfa'nın 10 puan gerisindeydi. Adana Demirspor ise lider 1461 Trabzonspor'un 7 puan arkasında seyreyliyordu. 2. Lig'de büyük uçurumlar izledik; bunda iki eşdeğer tablo karşımıza çıktı:

Valisiyle, bürokratıyla maddi açıdan Süper Lig kalitesinde "yardımlar" alan Şanlıurfaspor ve Trabzonspor'un pilot ekibi 1461 Trabzonspor gruplarında fark yarattı. En dipten gelen maddi yatırım dalgası, 2. Lig'i de iyiden iyiye sardı. Zira küme düşen kulüpler aynı 3. Lig'deki gibi en az bütçeli ekipler. Bu, endüstriyelleşen futbol düzenimizde doğal bir denge hali olsa gerek!

Play off'a kalan ekipler içinde biraz yukarıda da değindiğimiz gibi, Bugsaş Ankara Belediyesi'nin gözbebeklerinden; Adana Demirspor'un bir önceki yönetimi belediye personelinden ibaretti; elenen Balıkesir, Bandırma ve Turgutlu ciddi maddi yatırımlarla bu işe girişmiş kulüplerdi.

Kısacası, para var; huzur var! (mı acaba)

Bank Asya'da ise Adanaspor ile Kasımpaşa arasında oynanacak olan final maçı haricinde play off'lar tamamlanmış durumda.

Transfer yasaklı Konyaspor'un play off'a kalışını başarı gibi görenler, Kasımpaşa'dan toplam 6-0'lık bir mağlubiyetle ayrıldığında öz eleştiri yapmak zorunda kaldılar. Gene, yüksek bütçesiyle geçen yıl olduğu gibi play off'a kalan Çaykur Rizespor'a yıllardır Süper Lig'i özleyen bir diğer Adana ekibi Adanaspor ağır darbe indirerek finale yükseldi.

Bu süreçte, bir şey dikkatimi çekti. Uzun süredir her takımdan son haftalarda kovularak çoğu şampiyonluğu gasp edilmiş olan Metin Diyadin, play off'larda "Play off takımlara haksızlık, kaldırılmalı!" şeklinde bir demeç verdi. Yıllardır kendisinin uğradığı haksızlıklar için kılını kıpırdatmayan Sayın Diyadin'in bu demecini şahsen yadırgadım.

Play off her ne kadar sakat bir sistem gibi görünse de, çok seferler 2. ve 3. Lig'de çoğu takımı son haftaya kadar maçlara asılmak zorunluluğunda bırakmış; şike ve teşvik olaylarının önlenemediği bu liglerimiz için en azından biraz olsun el freni görevi görmüştür. (Çok az, ama olsun!)

Hal böyleyken zaten seyir zevki hayli düşük ulusal liglerimizde koşulları eleştirmek varken nereden bakarsak toplamda 9 ekstra takımı üç ligde son haftaya kadar mücadele ettirebilen bir uygulamadan dert yanmak tam anlamıyla bencillik gibi görünüyor buradan!

asıl yayın kaynağı (Sporx)

25 Mayıs 2012 Cuma

Bayrampaşaspor | 2011-2012

http://a5.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash4/s720x720/374277_10150496659357768_629567767_8742205_394190476_n.jpg

2009'da İzmir'de oynanan 3. Lig'e çıkma maçlarında 3. Lig'e çıkan Bayrampaşa; bir diğer İzmir'deki yükselme maçlarını da kazanarak ilginç bir tesadüfe imza attı.

Bayrampaşa, dün ikinci yarının son dakikalarında bulduğu gollerle 2. Lig biletini rakibi Hacettepe'nin ellerinden kaptı. Ligde deplasmanda 0-0 berabere kaldığı, kendi evinde ise 4-1 mağlup ettiği başkent ekibine karşı bir sezonda hiç yenilmeyerek bu şampiyonluğu -en azından rakipsel bazda- hak ettiğini kanıtlamış oldu.

Grubunu ikinci sırada, lider İnegöl'ün altı puan gerisinde bitiren yeşil kırmızılılar ligin en çok galip gelen ikinci takımı (birinci, lider İnegöl) olmasının yanı sıra ilk beş takım içinde en az beraberliği olan kulüptü.

Saha dışı faktörlere bakacak olursak Bayrampaşa için zor bir sezon olduğunu söylememiz mümkün: Bir önceki sezon kılpayı play off kaçırdıklarında teknik direktörlük koltuklarında oturan Taşkın Güngör, İnegöl'le şampiyonluğu lig başından beri zapt etti. Keza İnegöl'ü zirvede tutan iskelet kadroda Bayrampaşa'nın geçen seneki kadrosundan çok oyuncu vardı.

Bunların yanı sıra rakipleri Diyarbakır BŞB ve Hacettepe'nin ısrarlı takipleri uzun bir süre Bayrampaşa'yı üçüncülük koltuğuna da itti. Ancak onlar böylesi zorlu bir yarışta iki şampiyonluk adayına da ligde ve play off'ta asgari puan kaybı (2 beraberlik, bir mağlubiyet) sergileyerek şampiyonluk tattılar.

** Kaleciler

Birinci kaleci Erman Öztürk ve ikinci kaleci Ahmet Arat da lig maratonunda çok basit goller yiyerek takımın en zayıf halkaları olduklarını gösterdiler. Erman Öztürk'ün yediği goller genel olarak kolunun altından veya sağından kaleyle buluşmuştu. Ahmet Arat'ın ligin son maçında (Keçiören Sportif) yediği golse hemen yanından geçen, uzanmadığı toptu. Uzaktan şutlarda fazla sıkıntı yaşamayan bu iki kaleci, yakın pozisyonlarda etkili forvetler karşısında hep çaresiz kaldı.

** Defans Hattı

"Yakın pozisyonlar hep gol olduysa bu takım nasıl en az gol yiyen ikinci takım oldu?" sorusunun cevabı defans hattında gizli. Fiziken de iyi olan defans hattı, kademeye girmeyi başarıyor; rakibi kaleciyle karşı karşıya getirmemeyi de. Dahası, defanstaki İlker Cihan sık sık ileri çıkışlarıyla rakibi şaşırtmayı seviyor ancak boyu kısa olduğu için kafa toplarına ulaşamıyor. Anca top ayağında kalırsa tehlike yaratıyor.

Onun yanı sıra Sinan Osmanoğlu iyi fiziğiyle ve uzun serbest vuruşlarıyla topu defans hattından uzaklaştırma ve rakipten çalma konusunda takımına büyük katkı sağlıyor. Keza Güray Kula da, komplike bir bek...

** Hücum Hattı

Abdullah Topkara ve Samet Yüksel isimleri hariç hücum hattı evlere şenlik oynuyor. Samet ceza alanı içine bir anda girip hiç beklemeden vuruşlar yapabilmesiyle tehlike yaratıyor, Abdullah ise sol veya sağ kanatta fiziğini de kullanarak atak geliştirip orta açabiliyor, kale dibine girip şut çekebiliyor. Keza, attığı 12 golle de bu sezon takımın en golcü ismi oldu.

Bu isimler dışındaki forvet ve orta saha oyuncuları çok etkisiz. Tuğrul Göksel rakibi "ısıran" bir oyun tekniğine sahip ama sadece o kadar. Bir de, kaleyi çarprazdan gören noktalarda serbest vuruşları Tuğrul'un çok iyi ancak genelde uzak direğe doğru vurmayı tercih ediyor.

Takımın forvetlerinin gol sayıları:

Ziya Alkurt - 10
Samet Yüksel - 7
Eren Açıkgöz - 2

İlginç bir ayrıntı olarak, play off finalinde gol atan Eren'in ligde Bayrampaşa formasıyla tek golünün bir diğer Ankara ekibi olan (ilk devre formasını giydiği) Keçiören Sportif'e olduğunu belirtelim.

Benim bu sezon stattan izlediğim Bayrampaşa maçlarının analizleri ise şöyleydi:


24 Mayıs 2012 Perşembe

Üstün Bilgi'ye kimler talip?



TFF 2.Lig'de Kızılcahamamspor'un play off'a kalmasında, attığı 24 golle büyük pay sahibi olan ve gözleri bir anda üzerine çeken Üstün Bilgi için girişimde bulunan kulüpler netleşmeye başladı.

Play off'larda Bozüyük ile eşleşmiş olan Kızılcahamamspor'un, Bursa altyapısından çıkan golcüsü Üstün Bilgi 2011-2012 sezonunda takımının attığı toplam golün (48) yarısını kendisi kaydederek müthiş bir istatistik yakaladı. Süper Lig kulüplerinin dikkatini bir anda üzerine çeken Üstün Bilgi'nin talipleri arasında dört kulübün ismi ağır basıyor.

Bursaspor'un, kendi alt yapısından yetişen futbolcuya talip olduğu iddialar arasında. Kızılcahamam Başkanı Zeynep Bekçe'nin de, Üstün Bilgi'nin de Bursalı oluşu transferde yeşil-beyazlıları bir adım öne taşıyor.

Bursa haricinde 2011-2012 sezonunda gol yollarında büyük sıkıntılar yaşayan, Süper Lig'deki ilk dokuz ekip içinde en az golü atan Eskişehirspor'un; ligde kalmayı son hafta garantileyen ve kadrosunda köklü bir değişime giderek 14 futbolcusunu birden gönderen Antalyaspor'un ve yerli forvet sıkıntısı çeken Sivasspor'un golcü oyuncu için play off bitimi başkent ekibiyle masaya oturmak istediği iddia ediliyor.

HABER: ALPER KAYA

asıl kaynak

Play offlara birinci grup damgası



3. Lig'de bildiğiniz üzere play off final eşleşmeleri Kahramanmaraş-Belediye Bingölspor, Hacettepe-Bayrampaşa ve Bursa Nilüfer-Tarsus İdman Yurdu maçlarından ibaret.

Ancak, play off'a kalan ekipleri de düşünürsek; 2011-2012 sezonuna bir önceki sezonun birinci grubu damga vurdu diyebiliriz.

Geçen sezon 3. Lig 1. Grup'ta mücadele eden ve play off'a kalmış olan Nazilli Belediye ile, play off'u bir puanla ıskalayan İnegöl gruplarında şampiyon oldu bu sezon. Bu yılın finalistlerinden Bursa Nilüfer'in geçtiğimiz yıl grup ikincisi olduğu halde, play off ilk maçında yenilip elendiğini hatırlatmakta fayda var.

Keza, Bayrampaşa da geçtiğimiz sezon play off'u iki puanla ıskalamış olmasının acısını bu yıl finale koşarak çıkardı. Gene bu sene finale yükselen Belediye Bingöl, geçtiğimiz yıl grubunda dokuzuncu sıradaydı.

Aynı zamanda, birinci grup geçtiğimiz sene bu yıl düşen takımların da pek çoğunu bünyesinde barındırıyordu: Diyarbakır Kayapınar, Lüleburgaz ve Arsinspor.

Bu takımlardan Lüleburgaz'ın ironik bir şekilde geçtiğimiz yıl grup üçüncüsü olup play off'a kaldığını, bu yıl da amatöre düştüğünü izledik...

Kısacası, play off finallerinde Bingöl, Bayrampaşa ve Bursa Nilüfer kazanırsa; geçtiğimiz yılın birinci grubu bu yılki beş şampiyonu ve üç küme düşen takımı bünyesinde barındırmış olacak.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Samet Önger Fenerbahçe'de?

http://www.pazar53.com/d/other/paz1.20111127200344.jpg

Beylerbeyi'nin 21 yaşındaki stoperi Samet Önger'in Fenerbahçe ile anlaştığı ileri sürüldü. Sert futbolu nedeniyle Lugano'ya benzetilen Samet, bu yıl 3. Lig'de 29 maça çıktı, beş gole imza attı.

Samet uzun boyu ve top hakimiyetiyle defansif yönü müthiş olan bir oyuncu olmasına karşın, yaptığı sık ileri çıkışlarla kademe ve güvenlik anlayışını ikinci plana itebilen bir oyuncu. Açığını kapatabilen bir mevkidaşı olduğu taktirde hem hücumda hem defansta, adeta bir bek gibi kullanılabilir.

Kornerlerde, pozisyonları iyi süzüp rakip kaleye kafa vuruşları yapabilen Samet'in; bu vuruşlarda çok da isabet kaydettiği söylenemez. Geliştirilecek çok yönü olan 1991/ Sakarya doğumlu futbolcu, Beylerbeyi'nden önce Çankırıspor'da oynamış ve tek (ve ilk) golünü Adıyaman'a kaydetmiş, takımının 3 puan almasını sağlamıştı. Bu yıl da Beylerbeyi, Samet'in gol attığı maçlarda 7 puan kazandı.

Samet'in menajerliğini yapan Rıza Vardar'ın, Fenerbahçeli Furkan Aydın ve Onur Karakabak'ın da menajeri olması; transfer ihtimalini kuvvetlendiriyor.

22 Mayıs 2012 Salı

Elazığ'da Çözülen Düğüm

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuH-EYZvaLZ6q7S-ItRspEqamdFXHMe7XbmGV7qsU5fvCw11z5Wj77D39w9jPBGOWELBIWQrvUmX9BhXZNFGRo6q8UAHprzrAFAfBbfvDHWHhxAl7E3WrhW5cTuN5b0X2MR6aWBQ7MP1uN/s350/desd.jpg

"Devlet Eliyle Şike" dosyamda bugüne değin 2001'deki Diyarbakır - Altay maçı odaklı gittim. Öyle icap etti ancak araya Çanakkale Dardanel-Erzurum maçını da sıkıştırmıştım. Şimdiyse işi biraz genişletip başka bir perspektife taşıyacağız. Gene özneler Diyarbakır ve Altay ancak mesele "devlet eliyle şike" ise, ortaya bir de Elazığspor çıkacak... Neyse, konuya geçelim.



BÖLÜM 2.1 - ELAZIĞ'DA ÇÖZÜLEN DÜĞÜM
Diyarbakırspor'un "şaibeli" bir şekilde 2000-2001 sezonunda Süper Lig'e yükselmesinin akabinde, 2002-2003 sezonunda geçiyor olaylar. Mesele biraz karışık, Elazığspor, İstanbulspor, Diyarbakır ve Altay var sahnede. Altay, gene mağdur; gene mağdur...

2002-2003 sezonunun son haftası.

Diyarbakır 13., Elazığ 14., Altay 15. ve Bursa 16. sırada. Sırasıyla 36, 34, 34 ve 33 puandalar.

Altay İstanbul deplasmanında; Elazığ Diyarbakır deplasmanında ve Bursa da kendi sahasında Gençlerbirliği karşısında ecel terleri döküyor. İstanbulspor 9., Gençlerbirliği ise 3. sırada ligi bitirmeyi garantilemiş durumda maçlara çıkıyor.
Bağlantı

İlk rahatlayan Bursaspor oluyor: O sezon toplam 24 golle gol kralı olacak olan Okan Yılmaz'la 35. dakikada gelen gol sürpriz bir şekilde yeşil beyazlıları lige tutunduruyor. İlk yarısı 1-0 biten maçta 60. dakikada Okan 24. golünü atıp farkı ikiye çıkaracak; 79'da Mustafa Gürsel ile bire inen fark 89. dakikada tekrar ikiye çıkarak nihayete erecekti: Ender Alkan skoru belirleyip takımını ligde tutacaktı.

45 golle deplasmanda o sezon en çok gol atan Gençlerbirliği, sekiz as futbolcusundan yoksun çıktığı maçta ağır bir mağlubiyet alarak küme düşme hattındaki takımı kümede tutarken teknik direktörlük koltuğunda Ersun Yanal vardı. Bursaspor'un başında ise rahmetli Erdoğan Arıca!

Bursaspor kümede kaladursun, diğer maçlara geçelim.

Evvela, İstanbulspor-Altay maçı. Hani, Altay'ın yardımcı antrenörünün son dakikalarda gole giden İstanbul forveti Gürkan Demirci'nin üzerine atlamasıyla hatırlanan maç!

Maç 0-0 neticelense de, maçın asıl önemi hakem ve ev sahibi takım kadrosunda yatıyor.

Maçın ikinci hakemi Aykut Gümülü...

2001'deki Diyarbakır-Altay maçının, sonradan TSK tarafından kızağa çekilen ordu kökenli hakemleriyle aynı soruşturmada (2002 yılında) kızağa çekilmeyi kılpayı kaçıran asker kökenli bir hakemimiz kendisi!

Şu anda, TFF bünyesinde GÖZLEMCİLİK yapmaktadır.

Gözlemci demişken, İstanbulspor-Altay maçının gözlemcisi ise; 3 temmuzdaki şike sürecinde göz altına alınıp aklanarak salınıverilen eski hakem, taze menejer Zafer Önder İpek!

İstanbulspor kadrosunda bulunan Selçuk Şahin ve Musa Kuş ile o maç kadroda olmayan Mehmet Yozgatlı'nın TAKIMLARI HARİCİ GELİR TEMİN ETMEK suçları sabit tutularak rapor edildiği fakat dönemin TFF yönetimi (Haluk Ulusoy) tarafından hasır altı edildiği iddia edildi.

Şike Tahkik Kurulu, federasyona sunduğu raporunda üç futbolcunun maddi çıkar sağladığını aynen şu ifadelerde kayıtlara geçirdi:

"Kurulumuz özellikle 31.05.2003 tarihinde İstanbulspor ile Altay arasında oynanan müsabaka sonrası futbolcuların para aldıkları şeklindeki iddialar karşısında soruşturmayı bu yönde derinleştirmiş, yapılan araştırmalar sonucu gerek dinlenen ses bandı, gerekse İstanbulsporlu oyuncuların kurulumuza verdikleri çelişkili ifadeler, oyuncuların müsabaka sonrası kendi kulüpleri dışında başka bir yerden maddi menfaat temin ettikleri kanaatine ulaşmıştır. İstanbulsporlu oyuncuların maddi çıkar sağlamış olmaları Futbol Disiplin Talimatı'nın 39. maddesinin ihlali niteliğinde düşünülebilir. Bu konuda karar vermek federasyonumuzun yetkisindedir."

Bir önceki hafta Elazığ'a karşı 1-0 yenilen İstanbulspor'da şike iddialarına adı karışan üç futbolcunun üçü de ikinci yarı sahadaydı ve sonradan yapılan iddialara göre; 8. dakikada yenilen golle kaybedilen Elazığ maçında hiçbir futbolcu mücadele etmemişti...

Ancak, dananın kuyruğu son hafta koptu ve sonradan ses kayıtları da ortaya çıkacak şekilde İstanbulsporlu futbolcuların aldığı teşvik primi belgelendi. Mehmet Yozgatlı ve Musa Kuş'un o dönemde bir gazeteye verdikleri röportajın başlığı da aynen şöyledir: "TEŞVİK PRİMİ ŞİKE DEĞİLDİR"

Ve gelelim son maça...

Diyarbakırspor: 1 Elazığspor: 2

Maçın bitiş düdüğüyle Elazığ ligde kaldığını ilan ederek büyük sevinç yaşar zira tribündeki Diyarbakır taraftarları dahi, Elazığ'ı desteklemiştir maç boyunca.

Maçta ilk gol 63. dakikada, dakikaya yakışır bir şekilde 60 metre boyunca tek bir engelle karşılaşmadan sahayı kat ederek gol atan Eren Kurnaz'ın ayağından gelir.




2005 yılındaki meclis tutanağında Ali Aydın'ın ifadesi (NOKTASINA DOKUNULMADAN)


Söz konusu maçın hakemi Ali AYDIN 1.3.2005 tarihinde Komisyonumuza özetle; kendisinin görevinin maçı yönetmek olduğunu,futbolcu olmadığı için bir futbolcunun hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan topu 60-70 metre sürerek gol atmasının mantığa aykırı olup olmadığını bilmediğini, polislik yapmadığı için kendi görev alanının dışındaki konuların kendisini ilgilendirmediğini, Futbol Federasyonu’nun da kendisinden maç hakkında ek bir bilgi istemediğini ifade etmiştir.
Bir futbolcunun hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan topu 60-70 metre sürerek gol atmasının mantığa aykırılığını futbolculuk yapmadığı için bilemiyormuş Sayın Aydın!

Bu şaka gibi golden üç dakika sonra Robson'un ayağından bulunan golle Elazığ rahatlıyor, 73. dakikada evsahibi ekibin Murat Hacıoğlu ile bulduğu golse sadece skoru belirliyordu.

Maçın gözlemcisi Sadık Deda, bakalım 2005'deki soruşturmada ne ifade vermiş:


Diyarbakırspor-Elazığspor maçının gözlemcisi Sadık DEDA 1.3.2005 tarihinde Komisyonumuza özetle;misafir takımın kümede kalması için o müsabakayı mutlak alması gerektiğini, stadın tamamının misafir ekibin yanında olduğunu, maç öncesi protokol tribününde ve VIP salonunda Diyarbakırspor yöneticilerinin Elazığspor Başkanı ile hasbıhallerinde hep Elazığ’ın kümede kalması temennilerinde bulunduklarını, söz konusu müsabakada alışagelmiş şartlarda oynanmayan bir oyun gözleminde bulunduğunu, VIP salonunda oturan bazı Diyarbakırspor taraftarı ya da yöneticilerinin, “ya bu kadar da aleni olmaz ki” kabilinden ifadeler kullandıklarını, gözlemci raporunda yer alan hakemin değerlendirmesi bölümünde değerlendirilemez sözcüğünü kullandığını,gözlemci raporunu inceleyen komisyonu’nun (Şike Tahkik Kurulu) bu sözcüğü dikkate alması gerektiğini, düzenlediği raporla ilgili kendisine herhangi bir şey sorulmadığını ifade etmiştir.
Peki, Sadık Deda'nın 2003'teki raporunu elinin tersiyle iten kimmiş dersiniz? O dönem TFF Başkanvekili olan, sonradan Fenerbahçe kulübünde aktif görev alacak ve 3 temmuzda kodes serüveni başlayacak olan ŞEKİP MOSTUROĞLU.

Fenerbahçe'ye transfer iddiaları olan Selçuk Şahin ve Mehmet Yozgatlı'nın neden teşvik primi soruşturmasına tâbi tutulmadığı, İstanbulspor ve Elazığspor kulüplerinin banka hareketlerinin neden incelenmediği, ligin neden apar topar tescil edildiği biraz olsun netleşti mi? Netleşmediyse, meclis tutanaklarından Mosturoğlu'nun ifadesini paylaşalım bakalım:

Şekip Mosturoğlu (Futbol Federasyonu Başkan Vekili)

kurula zaman zaman şike iddialarının geldiğini, şike başvurularının yapıldığını, bu iddiaları genelde ligin son haftalarında küme düşen ya da şampiyonluğu kıl payı kaçıran takımların yaptıklarını, Federasyon olarak iddiaların üzerine gittiklerinde yetkilerinin belli bir noktada bittiğini, kulüplerin ve futbolcuların banka hesaplarının incelenemediğini, futbol camiası dışında kalan kişilerden bilgi ve belge alamadıklarını, kamuoyunda konuşulan hususların yetkili mercilerle paylaşılmadığını, kendilerine hukuka uygun bilgi ve belge gelmediği için şike kararının verilemediğini, İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerde banka kayıtları üzerinden kulüplerin ve futbolcuların hesaplarının ve mal varlıklarının araştırıldığını, bu operasyonları yapanların polis olduğunu federasyonlar olmadığını, somut delile dayandıkları için sonuca ulaşıldığını. 



Altay kulübü, 2002-2003'te ligin tescil edilmesine yaptığı itirazların tüm kurumlarda peş peşe reddedilmesi akabinde "paşa paşa" düşer...

Peki bu masalın sonu nasıl biter?

Elazığspor ve Bursaspor son maçlarda kümede kaldıkları sezonun hemen sonrasında,2003-2004'te küme düşer.

İstanbulspor 2004-2005'te, Diyarbakır ise 2005-2006'da yani kılpayı ligde kaldıkları sezonların hemen akabinde ligden düşerek yoğun bir dejavu yaşarlar: Elazığ ve Bursa'nın 2002-2003 ruhu onları terk etmemiştir!
Ya da Altay'ın laneti mi desek?

21 Mayıs 2012 Pazartesi

"Rekora ortak olduğum için mutluyum ama..."

"Rekora ortak olduğum için mutluyum ama..."


Doğan Karakuş, henüz 19 yaşında ama 2. Lig'de 15 gol attı. Dahası var; bu sezon tam üç kez hattrick yaptı ve sonuncusuyla dünya rekoruna ortak oldu: Üç dakikada üç gol atarak Finlandiyalı meslektaşı Pohjanpalo'nun rekoruna ortak olduğu Tepecik maçı sonrası bu genç forvetle Sporx için söyleştik.


- Doğan merhaba, geçtiğimiz hafta Tepecik'e 3 dakikada 3 gol attın. Bir dünya rekoruna ortak oldun... Öncelikle hislerini alabilir miyim? 1-0 gerideydiniz ve ikinci yarıya senin gollerinle rüzgar gibi başladı Kocaelispor. Neler hissettin o anlarda?

- Klasik bir yanıt olacak ama o anda aldığımız galibiyet daha önemliydi benim için. (Gülüyor) Rekor konusuna gelince çok mutlu olduğumu söyleyebilirim sonuçta dünya çapında bir rekor ve bu rekoru kırmak bana nasip olduğu için daha da çok mutluyum. Ama dediğim gibi maç esnasında bunları hiç düşünmedim! Takımın galibiyeti benim için daha önemliydi.


- Gollerde senden başka hangi oyuncular pozisyonların içindeydi? Nasıl bu kadar hızlı gelişti her şey?

- Orhan Alemdar Abimin 2. yarıda lisansının çıkmasıyla gol konusunda biraz daha rahatladığımı söyleyebilirim. Bu maçtaki gollerde ve gol haricinde birçok pozisyonda yine Orhan Abi vardı. Gollerde büyük payı olduğunu söyleyebilirim. Zaten bildiğiniz gibi goller çok kısa aralıklarla oldu; ilk golü atmamla 3. golü atmam bir oldu diyebilirim (Gülüyor)

- Takımın küme düştüğü halde sen gol krallığında iddialı bir konumdasın. Takımının attığı 29 golün 15'i senin ayağından geldi. Bu performansını neye borçlusun Doğan?

- Kesinlikle çok çalışmaya ve gol konusunda istekli olmaya borçluyum.

- Geçen sezon "Bölgesel Geliştirme U-18 Ligi"nde 16 gol atmıştın. Bu yıl 2. Lig'de 15 gol attın. Sence bir forvet oyuncusu gol atmak için ne gibi vasıflara sahip olmalı?


- Bir kere günümüz futbolunda süratın çok önemli olduğunu düşünüyorum ve benim de en önemli özelliklerimden birisi bu. Aynı zamanda hızlı düşünmek ve bitiricilik te çok önemli. En büyük eksiğimin kuvvet olduğunu düşünüyorum. Son olarak da bir forvette olması gereken önemli özelliklerden birisi de kaleye sırtı dönük oynayabilmesidir. Bu konudaki eksiklerimi de gidermek için çalışıyorum.

- Ne zamandır yeşil siyahtasın? Kulübün durumuna dair hislerini alabilir miyim?

- Ben 4 yıldır Kocaelispor'dayım. Bu durumda olması futbolcular olarak hepimizi çok üzüyor ve etkiliyor. Umarım en yakın zamanda Kocaelispor hak ettiği yerlere gelir.

- 2. Lig'de hangi takımları beğendin bu sene? Sence hangi ekipler üst lige çıkmayı hak etti?

- Şanlıurfaspor ve Balıkesirspor grubun en iyi takımları. Urfaspor zaten şampiyon olarak bunu gösterdi. Balıkesirspor'un da play-offta şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. Kırmızı Grup'taki takımları bilmediğim için onlar hakkında yorum yapamıyorum ama dediğim gibi Beyaz Grup'un en iyi 2 takımı Urfaspor ve Balıkesirspor'dur.

"3. LİG'DEKİ YAŞ SINIRI TAKIMIMIZI ETKİLEYECEK"

- Diyarbakırlısın. Diyarbakırspor da kötü bir durumda, onları hiç takip ediyor musun?


- Pek takip etme fırsatım olmadı ama Türk futbolunda böyle büyük takımların bu hale gelmesi beni üzüyor. Umarım Diyarbakırspor en kısa zamanda eski günlerine döner.

- Seneye 3. Lig'de tutunabilecek misiniz? Kadroya dair görüşlerin neler? Sence takımın en önemli eksikleri hangi mevkilerde?

- 3. Lig'de yaş kontenjanı olduğunu için Orhan Abi'nin seneye takımla birlikte olamayacak oluşu bizi etkileyebilir. 3. Lig'de bu sezonun sonlarındaki futbolumuzu oynayabilirsek kesinlikle iyi yerlerde oluruz. Takımın en büyük eksiği çok genç ve tecrübesiz olmamızdır. Sezonun başında da bunun zorluklarını yaşadık. Umarım seneye lige iyi başlangıç yaparız.

"TOKAT MAÇINDAKİ GOLÜM EN ÖNEMLİ ANIMDI"

- Bu sezondan unutamadığın anlar neler?


- Tokatspor maçında, profesyonel futbol hayatımdaki attığım ilk gol en önemli anımdı.

- İleride, "2011-2012 Sezonu" dendiğinde aklına gelecek olan üç kelime nedir?


- Aklıma kişisel olarak güzel şeyler geliyor ama keşke buna kulubün başarısı da eklenseydi. Konuşacak, söyleyecek çok şey var; bunları 3 kelimeye dönmek benim için çok zor...

- Peki milli takım hakkında ne düşünüyorsun? Bildiğim kadarıyla şimdiye dek hiçbir yaş grubunda mücadele etmedin. Zaman zaman U-21 kadroya 3. Lig'den ve 2. Lig'den oyuncu çağrılıyor. Sence çağrılır mısın gelecek sene?

- Her futbolcu gibi benim de hayallerim arasında milli formayı giymek var. Umarım gelecek sezonlarda bu hayalime ulaşırım.
Bağlantı
- Çok teşekkürler zaman ayırdığın için. Umarım ileride hak ettiğin ligde oynarsın Doğan Karakuş.

- Ben teşekkür ederim!

RÖPORTAJ: ALPER KAYA

kaynak

20 Mayıs 2012 Pazar

Eyüpspor: 3 Beypazarı Şekerspor: 1

* "Ali Cansun böyle istedi"

* "Şekerspor'un isim serüveni bitsin, lig serüveni bitmesin" demiştik 'Maç Öncesi'nde, netekim öyle oldu.

* Bu sezon sadece dört golü olan Ali Cansun, Beypazarı karşısında hırslı oyunuyla göz doldurdu, fileleri de doldurdu. İki gol atan, iki de ciddi gol pozisyonu ıskalayan Ali Cansun ilk 11'de başladığı maçların çoğunluğunda gol atarak sezonu kapatmış oldu.

* Attığı gollerden birisi iki çalımla girdiği ceza alanında yaptığı şık bir vuruşla, diğeri de paslaşmalarla kaleci karşısına geldiği pozisyonda yaptığı sert vuruşla geldi. Eyüp adına üçüncü gol ise rakibin oyundan tamamen koptuğu son dakikada, dörde bir atakta geldi.

* Şekerspor'un golü ise ikinci devrenin hemen başında, skoru eşitlercesine geldi. Seri atakta Ercan Güneri topu kalecinin solundan ağlara gönderiverdi...

* Ev sahibi takımdan giriş yapalım.

* Eyüpspor, izlediğim Ünye ve Fethiye maçlarının aksine her mevkide baskılıydı. Bunda rakibin de çok zayıf oluşu büyük pay sahibi olabilir, iyi analiz etmek lazım. Zira iki takım için de kanat organizasyonları çok ama çok nadirdi. Orta saha güvenliği diye bir şey hak getire. Top kaleden kaleye gidip durdu ve hep forvet-defans çekişmeleri izledik.

*İlk dakikalarda sabahtan yaşanan yoğun yağmurun etkisiyle sahada kayıp düşenler çoktu ancak oyuncular dikkatli basmayı öğrenince biraz keyifli hale geldi maç.

* Eyüpspor'da forvette İsa Kaykun hiçbir şekilde yararlı olmadı. Hücuma destek vermeye çalışan Ali Berk Acar da keza, pek bir etkisizdi. Sadece, ileri hatta hızlıca çıkış yapabiliyordu; onun dışında sıkıntılı oynadı. Ali Cansun gününde olmasa Şekerspor'a yenilmemeleri işten bile değildi.

* Şekerspor'a değinelim...

* Selçuk Şahin'in kardeşinin oynadığı bir takım ne kadar iyi olabilirse, o kadar iyiydi. Kardeşini sahada hemen seçebilirsiniz; abisi gibi pasta takım ayrımı yapmıyor, son vuruşları ve çalımları rezalet. Ama doksan dakika sahada. Demek ki derbilerde gol atmış.

* Defansta Ali Kıbıç sık sık ileri hatta aktiflik gösterdi. Yaptığı bindirmeler başarılı olmasına karşın son paslar ve şutlarda da bir o kadar başarısızdı. Yine de süratiyle takıma faydası olmuştur illa ki. Adeta çift ciğerle mücadele etti.

* Kaleci Armağan Vatanoğlu, yediğinin iki katını çıkardı. Önündeki etkisiz defans hattına binaen gene iyi direndiğini söyleyebilirim. Birebir pozisyonlarda hatasızdı. Zamanlaması, çıkışı, yan toplarda yükselişleri... Tüm Şekerspor'un oynadığının iki katı kadar oynadı adeta ama, yetmedi tabii.

* Altınordu ikiyi yediğinde Şeker'de bir rahatlama oldu, zaten ilk yarıyı 1-0 geride kapattılar; ikinci devre daha rahat oynadılar.

* Eyüp'te ise ilginçtir, anlamsız bir sertlik hakimdi. Bilhassa Aytürk Hocaoğlu ve Koray Kurt çok acayip pozisyonlarda lüzumsuz sert girdiler rakibe. Anlam veremedim.

* İyisiyle kötüsüyle iki takım bir sezonu geride bıraktı. Nacizane, Şekerspor'un en az 7 futbolcusuyla yolları ayırıp yerini doldurması gerektiğini; Eyüpspor'un ise bu sezonki şanssız nitelendirebileceğimiz puan kayıplarını tekrarlamaması gerektiğini önerebilirim. Eyüp şampiyonluğa oynayabilecek bir kadroyu heba etti bu yıl..

* Ali Cansun'la girdik, onunla bitirelim.

* Hep maç sonunda futbolcudan forma alanlara imrenmişimdir. Daha önce Ali Cansun ile bir röportaj yapmıştık, maç öncesi akşam mesajlaştık. Gol atarsa formasına talip olduğumu söyledim, sağolsun "Atmasam da senin olsun forma" diye pasımı göğsünde yumuşattı. Bugün de o pası gol(ler)e çevirerek maç sonunda da sözünde durdu... Mutlu etti, varolsun.










**Eyüpspor'un ve Ali Cansun'un ilk golü**



** Şekerspor'un tek golü **







19 Mayıs 2012 Cumartesi

Ampute Milli Takımı ile dostluk maçında kırmızı kart görmek

https://p.twimg.com/AtQ2rAxCMAAOd24.jpg


Kişisel bilgileri
Tam adı Ayhan Akman
Doğum tarihi 23 Şubat 1977 (35 yaşında)
Doğum yeri İnegöl, Bursa, Türkiye
Boyu 1,73 m (5 ft 8 in)
Mevkii Orta saha
Altyapı kariyeri
1987-1994 İnegölspor
Profesyonel kariyeri
Yıl Kulüp Maç (gol)
1993-1994
1994-1998
1998-2001
2001-2012
İnegölspor
Gaziantepspor
Beşiktaş
Galatasaray
16 (1)
112 (23)
81 (19)
402 (18)
Millî takım kariyeri
1991-1992
1992-1993
1993
1994-1995
1995-1998
1998-2012
Türkiye Türkiye U-15
Türkiye Türkiye U-16
Türkiye Türkiye U-17
Türkiye Türkiye U-18
Türkiye Türkiye U-21
Türkiye Türkiye
5 (0)
8 (0)
5 (0)
16 (1)
13 (1)
22 (0)

PROFESYONEL KARİYERİNİ "AMPUTE MİLLİ TAKIMI" İLE YAPILAN DOSTLUK MAÇINDA HIRSI VE AZMİNİN ETKİSİYLE (BÜYÜK İHTİMALLE FOTOĞRAFTAKİ POZİSYONDA) KIRMIZI KART GÖREREK SONLANDIRAN AYHAN AKMAN'A KALAN YAŞAMINDA BAŞARILAR (!) DİLERİM

Eyüpspor - Beypazarı Şekerspor {maç öncesi}


* Eyüpspor sezona hemen hemen tüm 2. Lig kulüpleri gibi "play off" parolasıyla başlamıştı ancak play off hattıyla arasında 10 puan fark var şimdi. Düşmemeyi garantilemiş olmak şüphesiz bir avantaj onlar için.

* Bu sezon gittiğim iki maçlarında da kazanamadılar: Ünyespor'a yenildiler, Fethiyespor'a 2-0'dan bir puan verdiler. Normal takımlar dış sahada puan orucuna girer, Eyüpspor tezat. Dış sahada topladıkları 20 puanla puan cetvelinde dördüncü sıradalar. İç sahada ise 21 puanları var ve küme düşme hattındaki Altınordu'nun ve bir puanla üstündeki Beypazarı Şeker'in bile gerisindeler bu puanla.

* Son beş maçta Eyüpspor sadece bir galibiyet aldı: 1-0'lık skorla Kırklareli'ni devirdiler.

* Beypazarı ise son üç maçta da galip geldi (Birisi hükmen Mardin maçı) ancak son maçlarında zirve kovalayan Bandırma'yı 3-0 gibi net bir skorla devirerek güçlerini gösterdiler. Bu sezon yakaladıkları en iyi seri. (Daha önce 2 maç peş peşe kazanmışlardı)

* Beypazarı Şekerspor'un isim serüveni son bulsun ama lig serüveni son bulmasın.

* Dış sahada dört galibiyet, dokuz mağlubiyet var 15 maçta. Ancak, yenildiği taktirde küme düşme ihtimali çok çok fazla. Bu sene küme düşme hattındaki tüm takımlara puan saçmış olan Adana Demir, Altınordu ile oynuyor. Kaybederse play off'tan olma ihtimali var ancak Kızılcahamam (ADS'nin play off hattı rakibi) bir diğer play off takımı Fethiye ile oynuyor. Ve geçtiğimiz hafta Trabzon 1461'den beş yediler.

* Benim tahminimce bu maç bol "golsüz" beraberlikle sonuçlanır.

* Maçın dördüncü hakemi tanıdık: Sahaya giren yüzlerce Siirt taraftarının Beylerbeyi futbolcularını tekme tokat dövdüğü maçın birinci hakemi. Bu maçın birinci hakemi Bülent Çenet ise Osmaniye Bölgesi'nden. Ağırlıklı olarak 2. ve 3. Lig'de görev alan bir hakem. Bu yıl Altınordu-Fethiyespor Türkiye Kupası maçında da görev almış birinci hakem olarak. Kartlarına çok da başvurmuyor gibi gözüküyor. Maçın fazla gergin geçmeyeceğini de öngörerek, mantıklı bir atama olduğunu söyleyebilirim kendimce.


TFF 2. Lig Kırmızı Grup
Son Hafta Müsabakası
Eyüpspor - Beypazarı Şekerspor
20.05.2012
15.30 | Eyüp Stadı

18 Mayıs 2012 Cuma

Dersini Almayanlar


Dersini almayanlar



Ders alma kavramı, bizim topraklarımızda nedense aşağılanası; hor görülesi; ikinci sınıfa düşürülesi bir kavrammış gibi lanse ediliyor. Oysa bizim eğitim sistemimiz değil miydi bizi orta okulda tarih derslerinde "Geçmişini bilmeyen toplumlar geleceği inşa edemez"le büyüten?


Türk futbolu, sürekli küme düşüp çıkan kulüplerin sirkülasyonuna kapılmış bir halde. Bilhassa üst liglerde Manisa, Antalya, Kasımpaşa gibi son dönemde düşüp geri çıkmış/çıkan kulüpler vesilesiyle başarı ve başarısızlık kavramlarımız yozlaşmış bir halde. Şampiyon olmayı, küme düşmemiş olmayı azımsar olduk. Niye? Çünkü sürekli bir devr-i daim var. Aynı takımları defalarca görür olduk. Gözümüzü alt liglere indiremediğimiz için her yeri aynı sandık.


Ancak bazıları var ki, onlar da gözlerini pek kendilerine çevirmediler. Hatalardan ders alamayıp, başarılara sırtını yasladılar. Olanlar oldu.


(...)


devamı Sporx'te

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Yaş Otuz, Futbolda Yokuz!

[FutbolExtra Mayıs Sayısı'nda yer alan, 3. Lig'de 30 Yaş Sınırı ile alakalı dosya yazımdır...]

YAŞ OTUZ, FUTBOLDA YOKUZ!

Alper Kaya

13 Mayıs 2008’de, Türkiye Futbol Federasyonu yayınladığı bir bildiriyle Üçüncü Lig’de yaş sınırını otuz olarak belirlediğini; mevcut futbolcuların sözleşmelerinin devamına karar verdiğini fakat yeni sözleşmelerde 24 yaş ve altı şartını getirdiğini ifade etti. Takımlara, 25-30 yaşları arasında sadece altı futbolcu bulundurabilme ve bunların da sadece dördünü müsabaka listesine yazabilme hakkı tanıdı.

Bu kararın yankıları dinmeden, geçtiğimiz yıl benzeri bir yaptırım Bölgesel Amatör Lig’e de sıçradı: Amatör Lig takımlarının 27 yaş üstü sadece dört oyuncuyu esame listesinde bulundurabileceği kararı çıktı. Karara tepkiler çok olduysa da, bir şekilde sümenaltı edilerek yaptırımlar uygulandı.

Verilen tepkilerin nedenleri, ağırlıklı olarak o zamana değin bir şekilde futboldan ekmek kazanmış; hatta ailesini sadece futboldan kazandığı parayla geçindirmiş olan emekçilerin kazanç kapısının bıçakla kesilircesine aniden kesilip; atılması ve bu kararı destekleyecek, bu kararı haklı çıkarabilecek herhangi bir gelişimin yaşanmamasıydı.

Federasyonun, genç futbolcu yetiştirilmesini istediği için çıkarttığı bu kararı takımlara sormadan, takımlardan görüş almadan bir anda çıkartması bir yana; amatör kulüplere ve Üçüncü Lig kulüplerine tesisleşme yolunda hiçbir destek vermemesi bu kısıtlamayı sorgulamamıza neden oluyordu.

Düşünün, 30 yaşa sınırı çekip; çektiğiniz gibi bırakıyorsunuz. Takımlara futbolcu yetiştirebilecekleri bir ortam yaratmayıp veya bu ortamı oluşturmalarına yardımcı olmayıp; oynatabilecekleri futbolcuların yaşını belirliyor, emrivaki bir sistemle oturttuğunuz bu yaptırımın sağlıklı sonuçlar üretmesini bekliyorsunuz.

DEĞİŞİM?

Peki, ne oluyor? Hiçbir şey değişmiyor. Üçüncü Lig’de, Amatör Lig’de yıllardır kör topal ilerleyen maçlar hala aynı sistemle dönüyor; U-21 U-18 gibi milli seviyelere, yıllardır oyuncu yollayan Dardanelspor ve Gençlerbirliği’nin pilot ekibi Hacettepe haricinde nadiren oyuncu çıkıyor.

Bunun haricinde, tek gelir kapısı yasal bahis şirketinin bültenine giren maçları olan Üçüncü Lig kulüpleri 1990 – 1993 aralığındaki oyuncularla dolup taşınca bu oyuncuların yetiştirilmesi için uygun ortam bulunamaması, üstüne üstlük kör dövüşü misali ilerleyen bir lig mücadelesinin bayraktarları olmalarıyla hormonla yetiştirilmiş meyvelere dönmeleri; federasyonun çıkardığı yaş sınırının tamamen ters tepmesine neden oldu.

Genç futbolcu yetiştirilmesinin sağlıklı olmayacağı bu ortamda, futbol normlarınca olası karşılanabilecek hadiseler de cereyan etmiyor elbette. Futbolcuların tesis, yemek ve ulaşım ihtiyaçları nadiren sorunsuz hallolurken; bir de maddi sıkıntılar işin içine girince yetişme çağında ateşe düşmüş buluveriyorlar kendilerini…

Üstüne üstlük tek etkisi ilgili ligler üzerinde olmadı bu kararın. Üçüncü Lig’de oynayamayan futbolcuların bir şekilde İkinci Lig’e geçişleri gerçekleşti ve İkinci Lig bir anda otuz yaş ve üzeri futbolcularla doldu. Haliyle, Üçüncü Lig’de başlayan oyun kalitesindeki düşüş İkinci Lig’e de sirayet etti.

Bu oyuncuların ağırlıklı olarak askerlik vazifesini erteletme amaçlı sürdürdüğü kariyerleri İkinci Lig’de bir şekilde devam ededursun, adını vermek istemeyen bir futbolcu bu duruma dair “Ben 24 yaşındayım, bir kulüple görüşme yaparken asla istediğim miktarda paraya anlaşamıyorum. Çünkü bir önceki yıl, otuz yaşındaki bir futbolcu benim isteyeceğim paranın dörtte birine; sırf askere gitmemek için anlaşmış ve haliyle piyasadaki dönüşü düşürmüş… Benim alacağım paraya da engel oluyor böylece!” diyor.

Peki, son olarak amatör kümede de yaş sınırı getiren federasyon kanadının bu konudaki savı neydi?

TFF Amatör Kurulu Üyesi ve İstanbul Futbol İl Başkanı Yemen Ekşioğlu, kararlarının nedenini şu şekilde açıklamıştı: “İstatistiklere göre Türkiye’de lisanslı amatör futbolcuların yüzde 22’si 26 yaş üstü. Bu da amatör liglerin profesyonel liglerde tutunamayan yaşı büyük futbolcuların yeri haline gelmeye başladığının göstergesi. Oysa amatör futbol, profesyonel ligin altyapısıdır. Altyapının gelişmesi için böyle bir karar aldık.”

SAĞLIK SKANDALLARI

Aynı federasyonun, daha 2009 yılında amatör kulüplerden alınan katkı payının hiçbir yönetmelikte yer almadığını belirterek TFF işleyişlerine dair dava açan Petrol Ofisi Spor Kulübü’nü davayı geri çekmediği için kapattığını da belirtelim. Aynı Petrol Ofisi, zamanında Gökhan Ünal ve Umut Bulut gibi futbolcuları yetiştirmişti…

Altyapının gelişmesini isteyen federasyon, sağlıkçı olmadığı için maçlara çıkmayı reddeden amatör kulüpleri küme düşürmeyi de biliyor. Altyapının gelişmesini isteyen bir federasyonun yönetiminde, amatör kümede sahada kalp krizi geçiren ve müdahale edecek kimse olmadığı için hayatını kaybeden futbolcu sayısı yılda çift haneli rakamlara ulaşıyor.

Bu konuda canı en çok yanan kulüp İzmir’deki Altınırmak Spor Kulübü olsa gerek. Maçlarına sağlıkçı atanmadığı için müsabakaya çıkmayı reddeden alt yaş kategori takımı, her şeye rağmen ligde iddialı bir konumda kalmayı başarır ve final maçına kadar yükselir. Ancak final maçına federasyonun bilinçli bir tercihle sağlıkçı atamadığı sonradan ortaya çıkacak, maça çıkmamış olan Altınırmak Kulübü ise bir alt kümeye düşürülecektir…

Altınırmak Kulübü teknik direktörü Hilmi Bayer yaş sınırına dair “TFF bu kararı alırken çok detaylı araştırma yapmalıydı. Bu konu bu kural koyucuları da aşar. Tamamen bilimsel araştırma yapılmalıydı. Türkiye’deki altyapıların niteliği, kulüplerin yapısı, sporcuların spordan kopma nedenleri gibi konuları da kapsayan çok detaylı araştırmalar yapılmalıydı. Bu durumda ilginç sonuçlar da ortaya çıkar ve daha sağlıklı kararlar alınabilirdi. Benim görüşüme göre şartlar ne olursa olsun futbolda yaş sınırının konuşulması anlamsız. 3. Lig’e yaş sınırı getirenler A- 2 takımlarını da gençlerin önünü açacaklarına yabancı oyuncuların hafta sonunu boş geçirmemeleri için kullandıkları bir alan durumuna getirmediler mi? Bence bu konuda karar verirken teknik adamlar, basın, sporcular ve spor konusunda uzman sosyologlardan da görüş alınmalıydı…” ifadelerini kullandı.

Sağlık hizmeti tahsis etmediği, haksız yere katılım payı aldığı bir ligin gelişimi için yaptığı tek hamle yaş sınırı koymak olan federasyon; verilen tepkileri de kulak ardı etmeyi başarıyor. Bu duruma en basit örnek olarak karar mağduru futbolculardan Mahir Kılıç’ın yaptığı açlık grevine dair sessiz kalınmasını verebiliriz.

Mahir Kılıç, Balıkesir; İzmir ve Tavşanlı gibi kulüplerde oynamış olan, karar neticesinde kadrosunda bulunduğu Ulucak Belediyespor’dan ayrılmak zorunda kalan bir futbolcu. Kazanamadığı para sonucu bir aylık kızını doyuramadığı için bu kararı protesto etmek için 2009 yılında açlık grevine başlıyor, federasyon bu greve karşı sessiz kalıyordu!

MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ

Madalyonun öbür yüzüne baktığımızda; kararın çıktığı yıl, ilginç bir tesadüf olarak 33 yaşındaki Yusuf Şimşek’in Denizlispor’dan Bursaspor’a transfer olduğunu görüyoruz. Oyuncunun 34. yaş gününü Beşiktaş’ta kutladığını da belirtelim…

Dünya futbolunda ise Makelele 36 yaşında Chelsea’den Paris Saint Germain’e transfer olmuş; Rivaldo AEK’dan Bundyakor’a geçtiğinde yaşı 37’yi gösteriyormuş; Cafu Milan’dan Carriere’ye 39 yaşında transfer olmuştu… Hatta ve hatta Josico 34 yaşındayken Villareal’den kurtarıcı olarak Fenerbahçe’ye gelmişti.

Bugün itibariyle, dünya futbolunda yaş sınırından ziyade genç futbolcu yetişimine öncelik verilmesi; liglerin yasal sınırlardan evvel futbolcu yetiştirme koşullarına uygun hale getirilmesi sağlanırken, ki bu duruma en iyi örnek de beş ulusal ligi olan İngiltere olsa gerek! “30 yaş sınırı” olarak özetlenebilecek futbolcu ve futbol katili bu yasanın geçerliliği olmadığı aşikardır.

Kararı çıkartan Hasan Doğan’ın adının bugün çeşitli spor komplekslerine verildiğini, bir takım zümrelerce “TFF’nin Efsane Başkanı” olarak anıldığını da hatırlatmakta fayda görürken; sözü bu kararın en büyük mağdurlarına yani futbol emekçilerine bırakıyoruz…

Ali Mumcu (Kızılcahamamspor AŞ Futbolcusu)

Öncelikle yaş kanunu neden niçin çıktı? Amaç genç oyuncu yetiştirmek miydi? Genç oyuncu yetiştirmek isteyen bir futbol federasyonu Süper Lig’de kadroda yabancıyı serbest yaparsa, alt liginde de 4 yabancı derse nasıl genç oyuncuya sahip çıkıyor anlamıyorum! 3. Lig’e bakarsak, 24 yaşına kadar genç kabul edilen futbolcular 26 yaşında bir anda “yaşlı” oluveriyor ve kontenjana giriyor… Komedi! Bu yasa esasen borçlu ve parası olmayan kulüplerin işine gelen bir yasa ama kimse işin o boyutunu irdelemiyor…26 yaşından sonra iyi para kazanacakken futbolcuyu tehdit edip, 3. Lig’deki kontenjanı ve askerlik sorununu bahane ederek 2. Lig’de çok cüzi fiyatlara oynatıyorlar. Para almadan, peşinat almadan sırf maç başıyla oynatılıyor üstelik boş sözleşmeye imza attırılıyor. Sırf zorunluluktan akbabaların kucağına düşüveriyor futbolcular. Başkanlar iddaa’dan, reklamdan, stat gelirinden dünyanın parasını alırken sen onların insafına kalıyorsun… Asıl üzücü konu ise futbolcunun hakkını kimsenin aramaması…

Tekin Adar (Gümüşhanespor Futbolcusu)

Benim abim de futbolcuydu; 2. ve 3. Lig’de çok maça çıktı. Ben de o dönemde çok keyifle izliyordum maçlarını… Tecrübeli oyuncular oynardı, gençler de onlardan bir şeyler öğrenirdi. Şimdiyse ben 25 yaşındayım, gençler benden öğrenmek zorundalar. Ben ne kadar iyiyim ki benden bir şey kapacaklar?

Abdurrahman Kılıç (Keçiören Sportif AŞ Kulüp Müdürü)

Bu yasa yüzünden mağdur olan bir sürü arkadaşım oldu. Pek çoğu da evliydi ve geçim kaynakları sadece futboldu… Bu iş ellerinden alınınca yapacak başka işleri kalmadı! Bana kalırsa, otuz yaşına gelen oyuncu hala oynayabilir. Oynatıp oynatmamak da kulüplerin tasarrufundadır. Bu yasa çıkarılırken muhtemelen bir hareketlilik getirmek istediler ancak yasa sıkıntı yarattı. İlla olacaksa, yaş sınırı daha yukarı çekilerek olabilir…

Turhan Özyazanlar (Diyarbakır BŞB Teknik Direktörü)

Bu yasayı apaçık insan haklarına aykırı buluyorum. Futbolu geçim kaynağı yapmış olan insanları belli bir yaşa gelince –ki bu yaşın çok erken olduğu kanaatindeyim- oynatmıyorlar. Başka hangi meslekte bu kadar katı bir kısıtlama uygulayabilirler? Bu insanlar illa hırsızlık mı yapmalı? 20 yaşındaki oyuncular oynayınca çok mu verimli futbolcu yetişiyor? Bu yasa kesinlikle kaldırılmalı.

Başka meselelerde hep “arz-talep” bahanesi uygulanır, bunda niye geçerli olmuyor? Sınırlama getirme, kulübün inisiyatifine bırak. Oyuncunun hayatını neden etkiliyorsun?

Ama tek kızdığım nokta yasa değil… Futbolculara da kızıyorum. Tuzu kuru olanların hiç umurunda değil tabii. Evi olan, kira geçimi sağlayan, ticarete atılmış olanların umurunda değil. Herkes sesini çıkarmalıydı. Bunun yolu da sendikadan geçiyor. Futbolcuya sorsan sendikadan korkar, kaçar ama mağdur olan da gene kendisi! Topyekün bir karşıt duruş olsaydı bu yasa kabul edilemezdi…

Ben de gençlerin oynamasını istiyorum ama Bank Asya’da 20 yaşında iki yıldız oyuncu sayamazsınız. Süper Lig’de dikiş tutturamayan oraya geçiyor. O lige sınır koyabiliyor musun? 70 milyondan üç tane oyuncu çıkartabiliyorsun ancak! Birkaç sene önce Bank Asya’da en yaşlı üç takım küme yükselmiş, en genç üç takım küme düşmüştü. Gençleri doğru eğitmedikten sonra sınırın da yasanın da faydası olmaz.

Serkan Erok (Dersimspor Futbolcusu)

32 yaşındayım. Sezon başında Kızılcahamam’daydım, maddi olarak anlaşamadık. 2. Lig’de başka takımlarda da maç başı ücretle oynamak istemedim. İlk devreyi boş geçirdim, ikinci devre başında Dersimspor’la bedelli askerlik parası için anlaştım…

2008’de, yasa çıktığında, ben Kasımpaşa’daydım. Beni ilgilendirmiyor dedim, geçtim. Günü geldi beni vurdu işte… Kasımpaşa’da şampiyon olduk, o kadrodan futbolu bırakanlar oldu sırf bu yasa yüzünden. Ben de emekliliğim için işlemlere başladım, bir daha profesyonelliğe dönmeyi düşünmüyorum. Futbolla ilgili insanlarla muhatap bile olmak istemiyorum.

Yasa çıktığından beri Türk futbolu ne kadar ilerledi? Kalite arttı mı? Süper Lig’de yabancı sınırsız, yasayı çıkaranların tutarsızlığını en iyi özetleyen durum budur bence.

Düşünün, bir futbolcu 27 yaşına geliyor; Amatör Lig’de bile anlaşma yapamıyor. İşsiz kalıyor. Futbolcular 34-35, oluyorsa 36 yaşına kadar oynamalı. İkinci Lig’de benimle aynı durumda olan arkadaşlarım maç başı oynamaktan çok sıkıldı artık. Bakıyorsunuz, sezon başında maddi sorunlar nedeniyle İspanya ve İtalya’da ligler geç başlıyor. Bizde de dört büyüklerden futbolcular taşın altına elini soksa bir şeyler değişir bence. Üçüncü Lig’den üç-dört futbolcunun lafıyla olmaz maalesef bir şeyler…

İhsan Mert (Belediye Vanspor Futbolcusu)

Saçmasapan, hiç dayanağı olmayan bir yasanın nesini tartışalım? A2 ligi kuruldu, bakıyoruz 35 yaşındakiler, Alves’ler, bilmem kimler oynuyor. A2 gençler için değil miydi esas olarak? 30 yaşındaki adam A2’de oynayabiliyor ama Üçüncü Lig’de oynayamıyor, Amatör Lig’e de artık gidemiyor… Bu konuda asıl üzerinde durulması gereken nokta şu: Hiçbir hoca bindiği dalı kesmez. Bizim takımda 95 doğumlu çocuklar da oynuyor. Oynayabiliyor ki, hocadan onayı alıyor. Kısacası oynayabilene formayı hocalar zaten verir, bu işin yasayla; yasakla olacağı yok…

Keçiören'in Şanssızlığı



3. Lig 1. Grup'ta küme düşen Keçiören Sportif; tesis, malzeme, maddiyat gibi nice sıkıntıyla boğuşuyordu. Az sonra okuyacağınız olayı bana ilk devredeki teknik direktörü Savaş Öcal anlattı.

Savaş Hoca, bir dostuna malzemesizlikten dolayı şartlarını çok zorladığını anlatırken karşı tarafın önerisiyle 25 kişilik malzeme yollanır Keçiören'e. Eşofman takımları, yağmurluklar, dizlikler vesaire. Komple bir "takım" anlayacağınız.

Ancak, kargoda hususi olarak "KEÇİÖREN SPORTİF KULÜBÜ" yazmasına karşın kargocuların eşyaları "KEÇİÖRENGÜCÜ"ne götürmeleri işleri biraz garip duruma sokar. Keçiörengücü, 3. Lig 2. Grup'ta zirveye oynamakta olan, belki de 2. Lig ve 3. Lig kulüpleri arasında en çok gelire sahip olan belediye destekli, uğruna Hacettepe'nin kapatıldığı kulüptür.

Üzerinde KEÇİÖREN SPORTİF KULÜBÜ yazan ve KEÇİÖRENGÜCÜ'ne gelmiş olan kargoyu Keçiörengücü yetkilileri "Bizim malzemeye ihtiyacımız yok" diyerek o dönemde yeni deprem olmuş olan Van'a yollarlar.

O malzemeler belki Keçiören Sportif'i kümede tutmazdı ama vicdan liginde Keçiörengücü'nü de küme düşürmezdi. İyi niyet bu topraklardan göçeli, rekabetler pislikleşti.

15 Mayıs 2012 Salı

Üçüncü Lig Play Off Eşleşmeleri

Üçüncü Lig'deki play off eşleşmelerine dair bir şeyler karalamak istedim. Eşleşmelerde kim finale daha yakın, kimin şansı daha yüksek biraz irdeleyelim.

http://www.ispartaspor.com.tr/images/TFF_3_Lig_logo.png

1. Grup

* Hacettepe - Gümüşhanespor | 20.05.2012 / 18.00 / Buca Arena

Gümüşhanespor, ilk devreyi 26 puanla orta sıralarda kapatmışken; ikinci devre bambaşka bir hale büründü ve toplam 37 puan toplayarak 63 puanla ligi kapattı. İkinci yarıdaki 18 maçta sadece bir mağlubiyet alarak da inanılmaz bir performans sergiledi. Toplam 16 maçlık bir yenilmezlik serisi yakaladı.

Hacettepe ise dönem dönem yaşadığı ciddi maç kayıplarına mukabil, ilk devrede sergilediği üstün performansı sayesinde play offlara kaldı. Hacettepe'nin en önemli dezavantajı; play off takımlarından sadece Diyarbakır BŞB'yi, o da rakibinin iki kırmızı kart gördüğü maçta, tek maçta yenmiş oluşu. Toplam altı maçta bir galibiyeti ve bir de beraberliği var.

Bu ikilinin ligdeki karşılaşmalarında 2-1 ve 1-0'lık galibiyetlerle Gümüşhane önde.

* Bayrampaşaspor - Diyarbakır BŞB | 21.05.2012 / 18.00 / Buca Arena

"Erken final" olarak nitelendirilebilecek bir maç. İki takım da uzun süre lideri kovaladıktan sonra, anlamsız adledebileceğimiz puan kayıpları yüzünden şampiyonluktan oldular.

İki ekip de toplamda sadece yedi mağlubiyet aldıysa da, Diyarbakır'ın canını Gebze'ye ve Lüleburgaz'a kaybedilen puanlarla, play off ekibindekilere karşı alınamamış galibiyetler yaktı. Bayrampaşa ise orta sıra takımlarına karşı aldığı beraberliklerle zirveden oldu.

Bayrampaşa için lig süreci sancılı geçti: Uzun bir süre "takım" olmaya çalışan İstanbul ekibi, son düzlüğe çıkarken bunu başarmışa benziyordu. Diyarbakır BŞB ise grubun fiziken en iyi kulübü olsa da, son dönemde yaşanan sakatlıklar ve kadro dışı kalan futbolcular play off hesaplarında şaşma yapabilir. Sürprize hazırlıklı olunması gerekiyorsa da, Diyarbakır BŞB benim bu grupta favorim.

İkili arasındaki maçlarda Diyarbakır ilk devrede 1-0 galip gelmişken, ikinci yarı oynanan maç 0-0 bitmişti.

2. Grup

* Kahramanmaraşspor - Keçiörengücü | 20.05.2012 / 18.00 / Manisa 19 Mayıs

Maraş, Keçiörengücü'nden son maçta aldığı 1 puanla play off'a kaldıysa da, lig genelinde orta halli bir tablo çizmişti. Lige kötü başlayarak 8 haftada sadece 2 galibiyet aldıysa da, sonraki beş haftada beş galibiyet birden alarak dişli bir kulüp olacağı izlenimi vermişti.

Maraş, Yalıspor'u yendi ve ikinci devre yenildi; Bingöl'ü yendi ve ikinci devre berabere kaldı; Keçiören'den iki maçta da birer puan aldı. Yenilmemeyi başardığını söylememiz abesle iştigal olmaz.

Keçiörengücü ise zirveye oynayabilecek bir kulüpken garip puan kayıpları yaparak play off'a kaldı. Küme düşme ve play off'u zorlama hattındaki kulüplere mütemadiyen puan(lar) verdi. Son hafta altındaki kulüpler kazansa, yenildiği takdirde play off'a da kalamıyordu. Fizik olarak güçlü ve ligin seviyesinin üstünde bir kulüp olduğu kanaatindeyim. Zira grubun en çok gol atan kulübü de başkent ekibi. Ancak bu maçta ibreler Kahramanmaraş'tan yana.

*Yalıspor - Belediye Bingölspor | 21.05.2012 / 18.00 / Manisa 19 Mayıs

Yalıspor'u Gölcük deplasmanında izlemiş ve beğenmemiştim. İstanbulspor ve Batman Petrolspor'un inanılmaz derecede kötü performansları sayesinde play off hattına tutunmayı başardılar. Az gol atan ve yiyen bir takım, defans yapmayı bildiklerini söyleyebiliriz ancak 90 dakika boyunca sekiz kişiyle defans yaparak şampiyonluğu ne kadar hak edebilirsiniz ki? Düşünün, ligde 2'den fazla gol yediği maçlar 5-0'lık Maraş yenilgisiyle 3-1'lik Kars mağlubiyeti. Play off hattındaki takımların içinde en az gol atan ve en az yiyen 2. kulüp Karadeniz ekibi.

Belediye Bingöl ise en az golü yiyen kulüp. 36 maçta sadece 28 gol yediler (ki bu istatistik aynı zamanda grubun en az gol yemiş ikinci kulübü yapıyor onları) Son dört haftada galibiyet alamadıkları halde rahat bir şekilde play offa kaldılar. Lige Keçiörengücü'nden beş yiyerek başladıkları düşünülürse iyi toparladıklarını söyleyebiliriz.

Bu iki ekibin ligdeki mücadeleleri ilk yarıda 1-1'lik beraberlikle, ikinci yarıda ise 2-1'lik Bingöl galibiyetiyle sonuçlanmış. Dinlenmiş olarak maça çıkacak olan Bingöl Belediyespor'un zorlanmadan kazanacağı kanaatindeyim.

3. Grup

* Bursa Nilüferspor - Sancaktepe Belediyespor | 20.05.2012 / 18.00 / Fethiye İlçe Stadı

Darıca Gençlerbirliği'nin amansız takibine karşın rakibinden dört puan farkla play offa kalabilen Bursa Nilüferspor son üç hafta takımı dinlendirmişe benziyor. Sonuncu Çarşamba'yı 2-0'la geçen Bursa ekibi, Aydınspor ve Pazarspor'a mağlup olmaktan kurtulamadı.

Sancaktepe Belediye ise Nilüferspor'dan iki puan ve iki sıra üstün bir şekilde play off'a kalmıştı. Son dört haftada yaşadığı gergin maçlardan sekiz puan toplayarak son nefeste play off'a kalabilen İstanbul kulübünün bu maçta çok zorlanacağı kanaatindeyim.

Ligde Bursa Nilüfer ilk maçta 3-1 kazandıysa da ikinci maç 1-1 sonlanmış.

* Siirtspor - Tarsus İdmanyurdu | 21.05.2012 / 18.00 / Fethiye İlçe Stadı

Siirtspor rahat giden süreci Beylerbeyi maçındaki taşkınlıkları ve holiganlıklarıyla baltalayarak beş maçlık cezası yüzünden az daha play off'a kalamıyordu. Son dört haftada kazandıkları 8 puanla play off hattına giren Siirt ekibinin grubun dişli kulüplerinden Tarsus karşısında çok da şansı olmaz gibi görünüyor.

Tarsus İdmanyurdu, topladığı 65 puanla üçüncü sıradaki Sancaktepe'ye 6 puan fark atarak play off maçlarının favorisi olduğunu göstermiş durumda. Aldığı 11 mağlubiyeti, 20 galibiyetle dengeleyen ve beraberlik sayısını az tutarak "ya herro ya merro"cu bir anlayışı benimseyen Tarsus'un grubundan rahatça çıkacağını düşünüyorum.

Ligde ilk devrede 4-1, ikinci devrede de 2-0'lık skorlarla Siirt'i geçen Tarsus İdmanyurdu, bu istatistiği play off'a da taşıyabilecek güçte görünüyor.

13 Mayıs 2012 Pazar

Kocaelispor: 3 Tepecikspor AŞ: 2

* "Maç Öncesi"nde 'İçimde garip bir his var... Kocaeli kazanacak' demiştim. onbir+bir'e güvenenler gene yanılmadı...

* "Körfezim bak işte, Hodri Meydan her zamanki yerinde....."

*Evsahibi takımdan girelim konuya.

* Kocaelispor'un tarihinde yeni bir sayfa açılıyor. İç sahadaki uzun bir süreliğine son 2. Lig maçıydı. Genel olarak daha önce izlediğim Çorum ve Şanlıurfa maçlarının aksine bilhassa ikinci devrede gerçek bir "takım" gibiydiler. Paslaşma, kademeye girme, birbirini takip etme, açığını kapatma... Üçüncü Lig için ümit vaad ettiler ama tabii ki takviyesiz o ligde tutunmaları imkansız.

* Yine de, bu yaştaki çocuklar için (90'dan başla, 94'e kadar in kuşak olarak) 3. Lig'e en iyi staj bu sene oynadıkları maçlar olmuştur. Hani, tutunulacaksa o ligde; bu seneki -100 averaj sayesinde tutunulacak.

* Kocaeli kalecisi Samet Han iyi ama boy olarak dezavantajlı. Refleksleri sağlam, zıplayışı da keza. Zaten Pendikspor ile anlaşmış diye kulağımıza su kaçtı, kısmet.

* Kocaeli defansında Koray Göksu tek başına maç kazandırdı diyebilirim. Hele fark bire inmişken son dakikalarda dört topu da tek başına çelişi muazzamdı. Koray dışındaki defans oyuncuları da yerinde müdahalelerle golleri engellediler.

* Doğan Karakuş... 1993 doğumlu forvet oyuncusu, ilk yarıda etkisizdi ancak ikinci yarının hemen başında birbirinin kopyası iki gole ek olarak bir de yirmi metreden topu doksana diktiği golünü bizlere lütfetti. Attığı ilk iki golünde, topla uzun alan kat edip duvar pası yaparak kaleciyle karşı karşıya kalıp rahatça topu ağlara göndermişti. Bu sezon 15. golüne ulaştı. (Daha önce Bugsaş'a da hattrick yapmış) İyi bir forvet olduğu su götürmez bir gerçek lakin, başta dediğimi tekrarlayayım; takviye olmazsa Kocaelispor tarihe karışır. Bir de, 3. Lig'de tek forvetle çıkanı affetmezler.

* Gollerle girelim konuk ekibe.

* Maçın hemen başında göstere göstere bir gol attılar: Sol çizgiden içeri top ortalandı, Serhat Gülşen bomboş pozisyonda kafayı yapıştırdı.

* İlk yarı pek bir atraksiyona giremediler. Çok faullü ve ortamı geren bir tarz benimsemişlerdi. Dürüst olayım, play off hattına kadar nasıl çıkmış olduklarını anlamadım.

* İkinci yarıda ilk dört dakikada üç gol yiyince haliyle dağıldılar. 3-1'den sonra skoru değiştirebilecek hamleler yapamadıkları gibi, az daha dördü ve beşi de yiyorlardı. Yasin Şahan yan hakeme aşırı muhalefetlikten -bir de tam göremedim ama fiziksel bir şey yaptı sanırım- kırmızıyı görünce hepten Tepecik su koyverdi.

* 2006'da Kocaeli forması giymiş olan Ersin Güreler'in hırsı göz doldurdu. İlk yarıda da ikinci yarıda da sahada ayak basmadık yer bırakmayan Ersin, 90. dakikada attığı golle bunun mükafatını aldıysa da puan veya puanlar olarak takıma dönmedi oyunu.

* Tepecik'in topsuz alanda attığı dirseklere ben tribünde utandım. Pek çoğu kendi kardeşi yaşındaki, hatta kardeş bile olmaz o kadar küçük, meslektaşlarına o kadar ciddi ciddi fauller yaptılar ki...

* Tepecik'i fiziken beğendim. Uzun boylu oyuncuları aynı zamanda boylarının ve kalıplarının da hakkını veriyordu. Ancak takım olma olgusunu pek sağlayamamışlar gibi geldi. "Play off gelmiş, neyime!" dercesine oynuyorlardı.

* Hakem kararlarında standardı tutturamadı gibi gözüktü tribünden. Zaman zaman faulleri süzemedi, kararları geç verdi, yere düşen oyuncu bağırdığı an düdüğü çaldığı oldu. Biraz korktu gibi. Oyunu yönetmekten, düdüğe üflemekten... Tepecik son yirmi dakika işi ciddiye sarıp hakemin üstüne oynasa maç tamamlanamayabilirdi.







*Tepecik'in gol pası*
*Gol sevinci*

*Kocaelispor'un 2. Gol Pası*
*Gol sevinci*
*3. gol*

*Gol sevinci*

*Kırmızı kart pozisyonu*

*Kocaelispor'un çizgiden çevirdiği top*
Bağlantı


Bağlantı