29 Kasım 2012 Perşembe

Direğe Takılan Tarih | Fenerbahçe 1 - 0 Pendikspor

Maçın tarihi önemi bir tarafa, futbolcular için de mühim bir hadiseydi Fenerbahçe-Pendikspor maçı. Zira Süper Lig'de açık ara lider bile olsa illa ki bir kesimin eleştirilecek bir yön bulduğunu iddia eden Fenerbahçe, kendisinden iki kategori altta olan ve ligdeki durumu da öyle çok parlak olmayan Pendikspor'u ağırlıyordu.

Öngörülebilen şey, Pendik'in gol atmakta zorlanacağı idi, ki 12 maçta 9 gol atabilmiş bir takımdan bahsediyoruz, öyle de oldu ancak maçın geneline vuracak olursak çok net gol pozisyonları yakalama konusunda baskın olan taraf Pendikspor'du. İlk 15 dakikada Arif Çoban'ın birisini kalecinin çeldiği, birisini de direğe nişanladığı iki gol pozisyonu vardı. Bunun haricinde bilhassa Salih'in olduğu kanattan iyi bindirmeler yapıp ortalar açabildi kırmızı beyazlı ekip.

Defansif bazda Fenerbahçe'nin sınıfı geçemediği, kalecisi Serkan Kırıntılı'nın ise ani pozisyonlar yemesine karşın yer tutuşunun -uzun süredir forma giymediğini hesaba katarsak- çok iyi olduğu görüldü. Hücumda çoğalma konusunda eksikleri olduğunu gözlemledim, daha ziyade eksik demeyelim de, defansif oynatılma konusunda bir inat var. Bu Aykut Kocaman'ın isteği mi, yoksa kadro mu hocayı bu doğrultuya itiyor bunu etüt edemem ama Fenerbahçe gibi Süper Lig'de zirveyi zorlayan bir takımın Pendikspor karşısında oynadığı defans futbolu gerçekten üzücüydü.

Pendikspor kesinlikle galibiyet için sahaya çıkmıştı. Bir dakika bile zaman geçirmeden oynadıklarından ötürü bunu anlayabiliyorduk. Fenerbahçe alt yapısı çıkışlı olan Haluk Tanrıseven'in kalede devleşmesi gerçekten takdire şayandı. Tek başına üç net gol pozisyonuna balta vurdu diyebiliriz.

Pendik, takım halinde hücum takım halinde müdafaa anlayışını uygulamaya çalıştı. Hücumdaki ayakları daha çok olsa öne geçmemeleri işten bile değildi. Arif tek başına nereye kadar yetebilir ki? Nihayetinde 51. dakikada oyundan çıkarıldı. Pendikspor'da Cemal İşleyen, Umut Eskiköy ve Caner Erdoğan da göze batan isimlerdi.

Fenerbahçe'de ise Salih Uçan çok hatalar yaptı, iki ciddi pozisyona mal oldu ve bunların yanı sıra fazla sert ve sakar bir oyun içindeydi. Oyundan atılmamasını tamamen Hüseyin Sabancı'nın iyi niyetine bağlayabiliriz. Semih Şentürk ise aylardır gol atamadığından mıdır bilinmez, bir gerginlik içindeydi. Her duran topta, Haluk'un her kaleci atışında gelip rakiplere sataştı, pozisyonlarını bozup topa temas etmeye çalıştı. Garipti.

Egemen Korkmaz, kaliteli oyuncu. Belli. Keza Özgür Çek de iyi oynadı lakin gol pozisyonu haricinde Sezer Öztürk'ü fazla oyuna dahil göremedik, ki gol de benim görebildiğim kadarıyla kaleci Haluk'un anlık dikkatsizliğinin ürünüydü, öyle çok iyi organize edilmiş, müthiş düşünülerek çıkarılamayacak bir köşeye vurulmuş bir top da değildi.

Organize demişken, Pendikspor'un yaptığı organizasyonları; çalıştırılmış atakları sayamadım. Pas yüzdesi yüksek bir takım olmasına rağmen az önce de söylediğim gibi hücumdaki eksiklikler yüzünden gole dönüşmedi güzel oyunları...

Pendik taraftarını tebrik etmek gerek. Bir gün önce biletix kuyruğunda Balıkesir taraftarı Galatasaray karşısında "Fark yemesek bari" derken Pendik taraftarlarını inançlı bir şekilde gördüm. Maçın büyük kısmında da susmadan takımlarını desteklediler... Maç başında Fener tribünlerinin deplasman yasağı karşıtı tezahüratına da eşlik ettiler. Daha ne yapsınlar?

Netice olarak Arif'in 10. dakikada direkte patlayan şutu gol olsaydı tarih farklı yazılacaktı, gol olmadı; atamayana attılar ve "futbol böyle istedi".

27 Kasım 2012 Salı

2. ve 3. Lig'de Haftanın Panoraması




HAFTANIN MAÇI: SARIYER – NAZİLLİ BELEDİYESPOR

Geçtiğimiz hafta attığı gollere dikkat çektiğimiz Muğdat’ın perdeyi açtığı 2. Lig Kırmızı Grup mücadelesi nefesleri kesti. Deplasman ekibinin golcüsü Muğdat ve Aykut Yenen ile sağladığı 2-0’lık üstünlüğe rağmen ev sahibi İstanbul temsilcisi Melih Nişancı ve Ulaç Çağlayan’la bulduğu gollerle son dakikalara 2-2 girmeyi başardı. Doksanıncı dakikada bir kez daha sahneye çıkan Muğdat’a cevabı alt liglerin golcüsü Yunus Altun verdi ve maçın skorunu 3-3 olarak belirledi. Sarıyer bu sezon peş peşe dördüncü, toplamda 7. beraberliğini alırken; Nazilli puanını 20’ye yükseltebildi.

HAFTANIN TAKIMI: PAZARSPOR

Profesyonel liglerin puan kaybetmeyen tek takımı Diyarbakır BŞB’ye kendi sahalarında oynadıkları maçta 2-0 geri düşmüşken 82. ve 89. dakikada buldukları gollerle darbe vuran Rize takımı Pazarspor, kötü gidişatını ise durduramadı. İlk beş maçta namağlup giden Pazarspor altıncı maçı kaybedince takımda istikrarsızlık baş göstermişti. Rize temsilcisi, Diyarbakır maçı da dahil son üç maçını kazanamayarak bu istikrarsızlıkta zirve yaptıysa da; Avrupa liglerine dahi damga vuran Güneydoğu temsilcisinden puan çalarak atağa çıktı.

HAFTANIN OYUNCUSU: TAHA BALCI (F. Kahramanmaraş)

Faturavizyon Kahramanmaraş’ın Trabzon doğumlu futbolcusu Taha Balcı’nın bu sezon ligde dört golü vardı. Sakaryaspor karşısında kariyerinin patlamasını yaparak ilk otuz beş dakikaya üç gol birden sığdıran Taha, hem gol sayısını yediye yükseltti hem de son dört maçında sadece bir kez galip gelebilen takımına Sakaryaspor karşısında aldıkları 3-2’lik galibiyetle can verdi.

HAFTANIN TEKNİK DİREKTÖRÜ: NAMIK ALTUNSOY (Tokatspor)

Play off’u hedeflerken aldığı seri deplasman mağlubiyetleriyle gerileyen Tokatspor, kritik Alanya maçında skor 0-0’ken teknik direktörü Namık Altunsoy’un yaptığı değişikliklerle galibiyete ulaştı ve play off hattındaki olası rakiplerinden Alanyaspor’u 1-0 mağlup ederek rakibiyle puanlarını eşitledi.

SATIRBAŞLARI

Devrik Kral            

İki yıl önce Kırıkkale formasıyla gol kralı olan, geçtiğimiz sezon ise son maçta aldığı altı maç men cezasıyla gündeme oturan ve beklenmedik bir şekilde 3. Lig’e yeni yükselen Emrespor’a transfer olan Mustafa Ünver Darıca Gençlerbirliği’ne 1-0 kaybettikleri maçta sahayı karıştırdı. Emrespor atağa çıkacakken rakip takımdan bir futbolcunun aldığı darbeyle yere düştüğünü gören Mustafa “bana ne” dercesine elini kaldırarak ilerlerken Darıca teknik direktörünün uyarılarına sinirlenip topu rakip yedek kulübesine doğru vurdu. Bu centilmenlik dışı hareketinden sonra iki takım futbolcularından da tepki gören Mustafa’nın yarattığı gerginlik yatıştırılamayınca hakem iki teknik direktörü de tribüne yollamak zorunda kaldı.

Yedi Maçlık Seri

Gençlerbirliği apoletli Avni Okumuş’un, Gençlerbirliği A2’si destekli takımı Kastamonuspor; yedi maçlık kazanamama serisini grubun zayıf takımlarından Siirt karşısında aldığı 5-2’lik galibiyetle sonlandırırken, deplasman takımının üç golünün altında Muhammet Haşim Çoban’ın imzası vardı.

Tırmanan Şiddet

3. Lig 1. Grup’ta uzatma dakikalarında 1-1’e gelen maçta tribüne gönderilmiş olan Sandıklıspor teknik direktörü Samim Cezayir, Fatih Karagümrük taraftarları tarafından darp edilerek hastanelik oldu. 3. Lig 2. Grup’ta 3-3 biten Manavgat Evrenseki-Dardanel maçında ev sahibi takımın taraftar ve yöneticileri deplasman ekibinin futbolcularını ve taraftarlarını darp etti. 3. Lig 3. Grup’ta son dakika penaltısıyla 1-0 Elazığ Belediye lehine biten Diyarbakırspor-Elazığ Belediyespor maçında ise tribünlerden sahaya atılan yabancı maddeler yüzünden futbolcular zor anlar yaşadı. 2. Lig’de Tepecikspor-Fethiyespor maçı sonrasında çıkan olaylarda ise bir polis hastaneye kaldırıldı…

soL Gazetesi - 27.11.2012

Fenerbahçe - Pendikspor {maç öncesi}

Türk futbol tarihinde Fenerbahçe'ye yenilmemiş -sanıyorum- tek takım Pendikspor. 1999-2000'deki "facia" malumunuz. Pendikspor kupada bu sene ikinci turda Süper Lig'den Elazığspor'u elediğinde gazeteler erken mesai yaparak "2. Pendik Faciası" manşetini attı ama 4. Tur'da herkesi bir sürpriz bekliyordu: Tarihi sayılabilecek bir eşleşme gerçekleşti ve Kadıköy'de oynanacak olan maçta Fenerbahçe'nin rakibi belalısı Pendik oldu.

Pendikspor'da üç kritik isim var. Birincisi, 99'da da kadroda olan ve şimdi yardımcı antrenörlük yapan Kerem Satılmış, Fenerbahçe alt yapısı çıkışlı ve bugüne değin hiç Fenerbahçe karşısında oynamayan kaleci Haluk Tanrıseven ve 2009'da Türkiye Kupası'nda Kadıköy'de Tokat formasıyla gol atmış olan forvet Arif Çoban.

Pendik lige kötü bir giriş yaptıysa da son periyotta toparlandı ve onuncu sıraya kadar çıktı. Son dört maçın üçünü kazanırken kalesinde sadece bir gol gördü; rakip filelere ise altı gol yollamayı başardı. 2. Lig Kırmızı Grup'ta yer alan kırmızı-beyazlı İstanbul temsilcisi, 9 gol atarken kendi kalesinde 7 gol gördü.

Fenerbahçe ise Süper Lig'de lider Galatasaray'ı iki puan farkla takip ediyor. Son beş maçında mağlubiyet görmedi. Toplamda 20 gol atarken kendi kalesinde 12 gole engel olamadı.

Türkiye Kupası 4. Tur Maçı
Fenerbahçe - Pendikspor
Şükrü Saraçoğlu Stadyumu
28.11.2012 / 20.30

25 Kasım 2012 Pazar

Güzel ve Çirkin | Darıca Gençlerbirliği 1-0 Emrespor

Güzel'den başlayalım. Darıca Gençlerbirliği lider. Oyunuyla, teknik kapasiteleriyle, pozisyonlarıyla; bu ligin üstünde olduklarını ve liderliği hak ettiklerini gösterdiler. Neticede birkaç hafta önce bu il sınırları içinde Kocaeli-Altınordu maçını da izledik, Altınordu'yu pek beğenmedik. Ama Darıca farklı.

Sahaya Kemal Canlı (kale), Ferhat Çoban-Evren Horozal-Sertaç Eren-Hakan Duran (defans), Galip Ayvaz (ön libero), Güney Polat-Halil İbrahim Yüksel-İbrahim Fatih Dilek (orta saha) ve İbrahim Yılmaz - Yusuf Atay (forvet) olmak üzere 4-1-3-2 dizilişiyle çıktılar.

Takımdaki "İbrahim"ler dikkat çekiyor. Birisi yedeklerde olmak üzere takımda dört İbrahim var. Ben bir dönem FM'de dört Abdullah transfer edip makarasını yapıyordum, adamlar gerçek kılmış. Şaka bir yana Darıca Gençlerbirliği iyi ekip kurmuş. Teknik kapasitesi yüksek, yaş aralığı düşük, takım oyununa müsait bir on bir vardı sahada.

Defansta Evren Horozal, kalıplı ve çevik oluşuyla güven verici bir stoper imajı yarattı. Zaten 2009'dan beri (öncesinde de 2004-2005 sezonunda) Darıca forması giyiyormuş. İstikrar = Başarı. Keza gene İbrahim Fatih Dilek, bileklerine çok hakim ve teknik bir futbolcu görünümündeydi. Attığı çalımlar, verdiği ara paslarla adeta rakiple dalga geçti. Ama çok fazla topla oynamayı sevmesi dezavantajı gibi. Güney Polat, rahat oyunuyla takımının el freni gibiydi. Ön libero mevkiindeki Galip Ayvaz ise kesinlikle bu liglerin oyuncusu değil. Çoğu atakta bizzat imzası vardı, bizzat değilse de geriden getirttiği pozisyonlarla maçı domine etti. Golü atan Halil İbrahim Yüksel ise kumaşının iyi olduğunu golden önce de defalarca belli etti. Galatasaray alt yapısı çıkışlı orta saha oyuncusunun bu sezonki sekizinci golüydü...

Oyunlarına gelecek olursak... İlk devre ayağında top tutmayan; havadan toplarla veya paslarla oyun kurmaya çalışan bir Darıca vardı sahada. Oyuna hakim taraf rakipmiş gibi görünse de kademeye girişleri ve pozisyon vermeden pozisyon yaratmaları nedeniyle Darıca'nın her an skoru değiştirebilecek taraf olduğunu rahatça anlayabiliyordunuz. Nitekim ikinci yarı başında da böyle oldu. Darıca ileri hatta ağırlık verince Emrespor bocalamaya ve ilk yarıdaki sükunetini kaybetmeye başladı. Pozisyonlar peşi sıra gelirken 65. dakikada sağ kanattan yapılan ortada Halil İbrahim Yüksel iyi yükseldi ve boş kalan köşeden kafayla topu ağlara gönderiverdi. Bu gol skoru belirledi ama maç kısır değildi. Katiyyen. Gerek Emrespor gerekse Darıca Gençlerbirliği skoru değiştirmek için elinden geleni yaptı. Son dakikalarda sonradan oyuna giren İbrahim Akdağ'ın direkte patlayan topu gol olsaydı görsel açıdan da harika bir olaya imza atmış olurdu ev sahibi ekip ama olmadı...

Çirkin'e gelelim.

Maçtan önce kadroda Mustafa Ünver'i görünce şaşırdım. İki yıl öncenin gol kralı bu sezon fazla forma bulamıyordu... Ancak sonradan araştırdım ki, geçtiğimiz sezon son maçta altı maçlık ceza almış. "Niye almış ki" demeye kalmadan 25. dakikada nedenini gösterdi.

Emrespor sol kanadında topla buluşan Mustafa atağa çıkarken orta yuvarlakta Darıcalı bir futbolcu yerde kıvranıyordu. Sahadaki futbolcuların uyarılarına "Bana ne" diyerek omuz silken Mustafa'ya Darıca teknik direktörü Mehmet Kaya kenar kulübeden seslendi ve yerde yatan futbolcuyu ısrarla gösterdi. Bunun üzerine Mustafa Ünver hemen önünde durduğu rakip kulübeye ayağındaki topu fırlatıverdi. Saha karıştı, iki takım futbolcuları ve teknik direktörleri birbirine girdi. Çok çirkin olaylara neden olan Mustafa ise bir kenardan her şeyi izlemekle yetindi. Sonuç olarak Mustafa sarı kart gördü, iki direktör tribüne yollandı, maç ise gergince devam etti. Mustafa ayağına topu her alışında ıslıklandı. (Doğal olarak)

Tabii Emrespor teknik direktörü Hakan Şimşek'in kendi tribününe saha kenarından giderken kendisine söven Darıca taraftarlarına bakarak yaptığı kışkırtıcı gülümsemeler de unutulmaz...

Üçüncü Lig'de şimdiye kadar bir sürü takım izlemişimdir, Emrespor gibi tam kadro itici olanına ilk kez denk geldim! (Birkaç oyuncu hariç)

Emrespor'un oyununa gelecek olursak...

İlk yarıda iki kez çizgiden top çelen, ikinci devre ise müsait bir pozisyonda boş kaleye gol atamayan; iki farklı Emrespor vardı. Savunma yönleri müthiş! Hele ki kapanma taktiğini başarıyla uyguluyorlar ancak hücuma çıkamıyorlar. Çıktıkları hücumların yüzde doksanı ofsayt...

Emir Bağcı, Sefa Durmuş ve Hüseyin Daş dikkat çeken futbolculardı ama geliştirilmesi gereken çok şey var Emrespor'da. Önce insan olmayı öğretin, sonra da taç kullanmayı (üç taçları hatalı kullanıştan rakibe geçti) ve ofsayta düşmemeyi.

İşin asıl ilginç yanı, tescilli dopingci olarak Üçüncü Lig'e yükselen bir kulübün bu kadar agresif ve çirkef oluşu? Ne garip...

Maçın hakemi Zafer Koçbay'ın yönettiği son altı maçın istatistiği bozulmadı ve karşılıklı gol olmadı. Zafer Hoca biraz garip yönetti maçı. Darıca'nın bir penaltısını, Emrespor'un iki-üç faulünü ve birkaç el pozisyonunu es geçti. Hele hele Mustafa Ünver'in yaptığı terbiyesizlikten sonra Emrespor'a yapılan çoğu faulü es geçti diyebilirim. Oyunu kesmekten yana değil de akıcılığı sürdürmekten yana görünmek isterken adaletsizlikler yaptığının ya farkında değil, ya da işine gelmiyor. Radikal bir hakem olduğunu son dakikalarda sırf rakip atakları kesmek için sahaya yedek kulübesinden top fırlatan Darıcalı oyuncuya sarı kart göstererek kanıtladı. İyi niyetli olduğunu ümit ediyorum ama herkes bu ümidi taşımak zorunda değil, derim nacizane...








Halil İbrahim Yüksel'in golü

ve gol sevinci




Emrespor'da Boykot Var



Emrespor’da Boykot Var!

Türkiye Kupası’nda eşleştiği Süper Lig takımı Gaziantepspor ile deplasmanda oynadığı maça belediye otobüsüyle gidecek kadar yokluklarla boğuşan; Isparta’da halihazırda bir tesisi olmadığı için pansiyonda kalan Emrespor’da dört ayda futbolculara kişi başı toplam 2500’er lira ödeme yapılması ve ödenen rakamın; ödenmesi gereken, vaad edilmiş olan rakamın dörtte biri bile olmayışı takım içinde huzursuzluk yarattı ve futbolcular 1-0 kaybettikleri Altınordu maçından sonra hiçbir idmana çıkmayarak yönetimi protesto ettiler.

Digitürk’ün kulüplere hibe ettiği paranın ve TFF’nin “ulaşım konaklama” giderleri adı altında kulüplere ödediği meblağların gelecek hafta ikinci taksidinin yatırılacak oluşu, bu ödemelerin ilk taksitleri ve sezon başında kulübe ödenen gelir kalemlerinin nerede olduğu sorusu belirdi.

Kulübün başkanı, geçtiğimiz sezon başkan olan ve hakkında çıkan iddialar nedeniyle başkanlığı bırakan İsmail Çalışkan’ın oğlu ve aynı zamanda Türk futbolunun en genç başkanı olan 25 yaşındaki Ali Çalışkan. Kulübün gelirlerini kontrol etme yetkisinin yönetimde sadece kendisi ve mali işler sorumlusu Fehmi Gülver’de oluşu gözleri bu ikiliye çeviriyor.


(25.11.2012 - soL Gazetesi)

24 Kasım 2012 Cumartesi

Darıca Gençlerbirliği - Emrespor {maç öncesi}

Darıca Gençlerbirliği lider, bir maç kaybetmiş; son on maçının dokuzundan galip ayrılmış. Dahası bu dokuz maçın altısını gol yemeden kazanırken bir maçta da 3-2 geri düşmüşken 4-3 kazanmayı başarmış. 31 puanla liderlik koltuğuna otururken 3. Grup'ta açık ara farkla en çok golü de Darıca atmış. Averaj üstünlüğü de gani gani...

Emrespor tartışmalı bir şekilde yükseldiği lige adapte olmuşa benziyor. 12 maç, 16 puan. Fena bir başlangıç sayılmaz. Dört galibiyet, dört beraberlik, dört de mağlubiyet alarak çok homojen bir dağılım sergilemişler. Keza grubun en az gol atan takımlarından birisi de Isparta'nın kırmızı siyahlı temsilcisi.

Emrespor kazandığı takdirde üstündeki takımların puan durumuna bağlı olarak play off hattıyla puan farkını azaltmayı başarabilir. Ancak Darıca'nın da kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünürsek galibiyeti daha çok isteyecek olan tarafı rahatça anlayabiliriz. Yarınki soL'da okuyacağınız üzere Emresporlu futbolcuların bir haftadır idmanlara çıkmadığını da hesaba katarsak ibreler ev sahibi Kocaeli temsilcisinden yana...

Maçın Çanakkale bölgesi temsilcisi hakemi Zafer Koçbay'ın ilginç bir istatistiği var. 31 Mart 2012'den beri yönettiği hiçbir maçta karşılıklı gol olmamış. Zaten o maçtan beri de İkinci Lig'e verilmemiş... Sarı kartını seven bir hakem gibi geliyor maç başına verdiği kartları gördükçe. Belli de olmuyor bu işler malum...

Darıca Gençlerbirliği - Emrespor
3. Lig 3. Grup 13. Hafta müsabakası
Darıca İlçe Stadyumu / 25.11.2012 / 13.30

23 Kasım 2012 Cuma

Özyazanlar'ın Başarılı Grafiği Sürüyor




Özyazanlar'ın Başarılı Grafiği Sürüyor

Metin Kurt seksen darbesiyle ekmeğinden edilirken bu durumu protesto ettiği için aktif futbolculuk hayatına son vermek zorunda kalan Turhan Özyazanlar, Avrupa liglerini domine etti.

Oynadığı 12 lig maçının 12’sini de kazanarak bu dalda Türkiye’nin zirvesine oturan; Avrupa’nın da sayılı takımlarının arasına giren Doğu ekibi Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’un yükselişinde istikrarın da payı büyük.
Geçtiğimiz sezonun devre arasında kulübü devralan Ankara doğumlu teknik direktör Turhan Özyazanlar geçtiğimiz sezon 20 maçta 12 galibiyet, 6 beraberlik ve iki de mağlubiyet alarak play off’a kalmış; yarı finalde Bayrampaşa’ya elenmişti.

Sekizinci Şampiyonluk

İTÜ Metalurji Mühendisliği mezunu olan Turhan Özyazanlar profesyonel futbolculuk kariyerinde Fenerbahçe ve Lüleburgaz formalarını terletti. Amatör kümede Metin Kurt’un öğrencisiyken seksen darbesinde işsiz bırakılan Kurt’un haksızlığına isyan ederek idmanlara çıkmayınca kendisi de işsiz kalan Turhan Özyazanlar, teknik direktörlüğe ilk adımı sonradan İBB olacak olan DSİ’nin genç takımında atar.
İki sezon peş peşe şampiyonluk yaşayan Özyazanlar, başarılı grafiğini 1990-91 sezonunda Deplasmanlı Amatör Lig’de, 1992-93 sezonunda da Üçüncü Lig’de şampiyonluk tadarak sürdürür. Üçüncü Lig’e 1997-1998 sezonunda Özsahrayıcedit’i hediye eden başarılı teknik direktör 2006-2007 sezonunda Üçüncü Lig’de Alibeyköy’ü; 2007-2008 sezonunda ise İkinci Lig’de Güngören’i şampiyon yapar. Kısa süren Yalovaspor, Samsunspor ve Eyüpspor seferlerinin akabinde Diyarbakır BŞB’yle anlaşan Turhan Özyazanlar şimdiye kadar çıktığı resmi maçlarda ikisi ligde, birisi play offta, birisi de Türkiye Kupası’nda olmak üzere sadece dört kez mağlup oldu. Bu sezon şampiyonluğa ulaştığı takdirde kariyerindeki şampiyonluklara sekizinci çentiği atacak olan Turhan Özyazanlar’ın Spor Emek-Sen’e aktif destek verdiği ve kuruluş aşamasından itibaren Metin Kurt’un en büyük destekçisi olduğu biliniyor.

(23.11.2012 - soL Gazetesi)

20 Kasım 2012 Salı

Beyaz TV'nin Sempatik Muhabiri!


18 Kasım 2012 Pazar

Sıfıra Sıfır, Elde Var Sıfır | Beylerbeyi 0 - 0 Gümüşhanespor

Beylerbeyi, iki sezondur giden kötü futbolunu zirveye çıkardı ve güçlü Gümüşhane karşısında kendi sahasında ilk devresinde başlayan zaman geçirme taktiğiyle bir puanı kopardı... Gümüşhanespor ise kendi buz kaplı zeminine alışkın olduğu sahasından çim/halı sahada oynarken alışamıyor. Bu alışamama evresi 55. - 60. dakikaya kadar gidiyor...

Beylerbeyi sahada 4-4-2 taktiğiyle dizilmişti. Kalede son haftaların formda ismi Alptekin Teytey, defansta Mehmet Uçar - Erhan Göç - Erdem Özkurt - Orkun Dervişler; orta sahada Alper Coşar - Hakkı İsmet Şimşek - Metehan Yatkın - Recep Doğan; forvette ise Anıl Gir - Aykut Karaman dizilişiyle sahadaydı.

Gümüşhanespor ise 4-1-3-1 dizilişini tercih etmişti. Kalede Oğuz Çalışkan, defansta Taner Koç - Fırat Hekimoğlu - Rahmi Akyazı - Koray Uysal; liberoda Ali Kılıç, orta sahada Yılmaz Taşkıran - Gökhan Karali - Osman Çulfa - Tekin Adar dörtlüsü ve ileri uçta Samet Taş ile mücadele ediyordu.

Beylerbeyi yaratıcılıktan uzak oyununu bu maçta da sürdürdü. Hakkı İsmet Şimşek'e atılan toplarla atraksiyon beklemek, yeşil kırmızılı ekibin tek taktiği olsa gerek! Oysa Hakkı'nın enerjisi de en fazla 40. dakikaya kadar sürüyor... Sonrası dinlenmekle ve toptan kaçmakla geçiyor.

Alper Coşar, bu maçta iyiydi. İleri uca çok destek vermesine karşın son vuruşlarda etkin olmayışı skor bazında katkısını sağlamasına engel oldu. Keza Mehmet Uçar, bir bek olmasına karşın sık sık atakta görüldü. Ancak bir takım görüntüsünden uzak, uyuşturucu etki taşıyan bir on bir vardı sahada. Defans kurgusuna "Lugano" Samet neden düşünülmez, bir sakatlığı mı vardır; anlamadık gitti. Defansta Erdem Özkurt hem güzel pozisyon alışıyla hem de topu ileri uca kadar havadan isabetli yollayışlarıyla dikkatleri cezbetti.

Kaleci Alptekin Teytey ise sık sık karşı karşıya kaldığı Gümüşhaneli oyunculara karşı sadece iki pozisyonda hatalı çıkış yaptı, kırmızı beyazlılar biraz dikkatli olsa ve ilk golü bulsalar kesinlikle darmaduman ederlerdi Beylerbeyi'ni.

Gümüşhanespor'da ise Tekin Adar, zaman zaman hakeme dönük oyunuyla tepki çekse de gerçekten skor için çok uğraştı fakat Üçüncü Lig teknik kapasitesi çok yüksek ve futbol zekası en azından Türk futbolcusunun ortalamasının üstünde olan oyuncular için bir mezarlık gibi adeta... Keza Yılmaz Can Taşkıran da üst düzey bir teknik kapasiteye sahip olduğunu göstermesine karşın oyunda yer yer silinip gidiyordu.

Gümüşhane'nin en büyük avantajı iki sezondur rahatça bir seri yakalamaları. Bugün aldıkları bir puanla 11. maçtan da kaybetmeden ayrıldılar. Hızlı oynuyorlar, hızlı çıkış yapıp hızlı dönüşlerde bulunabiliyorlar; ileride rahatça çoğalabiliyorlar ancak çim sahada skoru domine etmekten uzak görünüyorlar. İlk devre sahada ruh gibi gezindi pek çok Gümüşhaneli futbolcu misal...

Beylerbeyi maçlarının bir klasiği olarak 65. dakikadan sonra sahadaki iki takım da bol atak yapmaya -haliyle de bol atak vermeye- başladılar. Şık vuruşlar, hızlı çıkışlar, kritik bire birler izledik ancak iki takımın da skoru değiştirmeye mecali yoktu. Sahada güçten yoksun oynayan futbolcular doksan dakika susmayıp takımlarına destek veren Gümüşhanesporlu taraftarları görünce ne hissetmiştir çok merak ettim...

Maçın hakemi Fayat Bakan maçta toplam yedi sarı kart çıkarttı ancak çok kolay yönlendirilebilen ve sahada dalgın dalgın gezen yeni nesil hakem ekolünden olduğunu gösterdi. Taraftara ve futbolcuya göre karar verebilen bir hakemin maça katkısı yere çizilmiş olan santra yuvarlağı çizgisinden azdır benim nezdimde. Bir santra yuvarlağı kadar olamayan hakemleri Üçüncü Lig'e atamaktan artık vazgeçseniz Sayın TFF!





Beylerbeyi - Gümüşhanespor {maç öncesi}

Son iç saha maçında 1-0 kaybeden Beylerbeyi'ni değerlendirmiştik zaten; zayıf hamleler yapan, oyunu domine etmekten uzak bir görüntüsü olan kırmızı yeşilli kulübün bu hafta rakibi Kocaelispor'u 2-0 yenerken izlediğim Gümüşhanespor.

Beylerbeyi geçtiğimiz hafta derbide Maltepe'yi 2-1 mağlup ederek biraz silkelendi ancak 10 maçtır kaybetmeyen, bu on maçın yedisini de kazanmış olan Gümüşhanespor karşısında işleri zor görünüyor. Zira rakipleri sadece dokuz gol yemiş; yirmi bir gol atmış ve bunaltıcı derecede atak oynayan dişli bir kulüp. Keza ev sahibi Beylerbeyi de bu süreçte on bir gol atarken kalesinde yirmi dört gol görmüştü. 7-0 ve 5-0 gibi ağır hezimetlere bir yenisini daha eklemeleri kırılma noktalarının çokluğuna bakar gibi görünüyor.

Müsabakanın hakemi Ankara bölgesinden Fayat Bakan. Bu sezon iki Üçüncü Lig, bir de Türkiye Kupası maçında düdük çalmış. Çorumspor'un tek puanını aldığı deplasmandaki Beşikdüzü karşılaşmasında ve Diyarbakır BŞB'nin zorlanarak kazandığı Orhangazi deplasmanındaki hakem Fayat Bakan imiş. Çorumspor'un maçlarında Çorum'a çok büyük haksızlıklar yapıldığı iddia ediliyor, iddiaları doğru sayarsak Bakan'ın adaletli bir yönetim sergilediğini varsayabiliriz...

Spor Toto 3. Lig 3. Grup
12. Hafta Müsabakası
Beylerbeyi-Gümüşhanespor
Beylerbeyi 75. Yıl Stadyumu | 18.11.2012 | 13.30

16 Kasım 2012 Cuma

Türkiye'de Futbolu Kimler Yönetiyor?




Yayıncı kuruluşun ve sponsor şirketlerin Türkiye Futbol Federasyonu'na verdikleri paraların artmasıyla birlikte şirketlerin futbolda söz sahibi olma durumu gün geçtikçe artıyor.

Üç temmuzda başlayan şike soruşturması akabinde düşüşe geçen gelirlerini yükseltme adına yayıncı kuruluşun zoruyla TFF’nin Süper Lig'de heyecanın artması adı altında play off oynattığı geniş çevrelerce iddia edilmişti. Daha da öncesinde, 2010 yılında maç sonrası yayıncı kuruluşa teknik direktör ve iki futbolcuyla röportaj verme zorunluluğu getirilmiş olan futbolda, yönetimin kimin elinde olduğu tartışmalarını alevlendirecek yeni bir gelişme yaşandı.

Röportaj zorunluluğu

İki yıl önce yayın ihalesi yapılırken yayıncı kuruluşun yönetmeliklere eklettirdiği maç sonrası flaş röportaj yapma zorunluluğu zaman zaman Süper Lig’deki ve PTT 1. Lig’deki takımları isyan ettirse de uygulanan ağır cezalar genel olarak kurala uyulmasını sağlıyor. Keza geçtiğimiz sezon Yıldırım Demirören’in “Herkes dekoder almalı” demecinden sonra TFF başkanlığındaki adaylığını parlatması ve neticede başkanlık koltuğuna oturması, Futbol Federasyonu yönetiminin yayıncı kuruluş ile ilişkisini ayyuka çıkarmıştı. Yayıncı kuruluşun yanı sıra bahis kurumu olan “iddaa”nın da TFF üzerindeki etkinliğini gittikçe sıklaştırdığı, son yıllarda futbol camiasında kabul gören bir ihtimal olmuşken TFF Başkanvekili Ufuk Özerten'in ağzından kaçırdığı bir cümle her şeyi aydınlattı.

İddia'nın istemediği olmaz

Bilindiği üzere Üçüncü Lig’de 2008 yılında 30 yaşını dolduran futbolcuların sözleşme yapmasını engelleyen bir yaş kanunu çıkarılmıştı. Bu kanuna göre 24-30 yaş arasında sadece 6 futbolcu takıma alınabiliyor ve bu altı oyuncunun dördü ilk on sekize yazılabiliyor. Geçtiğimiz aylarda bazı futbolcularla bir yemekte görüşen Ufuk Özerten'in sözleri bahis şirketinin TFF üzerindeki etkisini gözler önüne çıkardı.

Çeşitli futbolcular, kulüp başkanları ve milletvekillerinin olduğu bir yemekte kendisine yaş kontenjanıyla alakalı sıkıntılarını aktaran futbolculara “Bana kalsa yaş kontenjanını kaldırırım ama maçlarda şike olur diye iddaa bu kontenjanın kaldırılmasının önüne ciddi engeller koyuyor ve elimizi kolumuzu bağlıyor” dediği ve ardından, “Ne yapalım, 25 yaşındaki çocuklar da gitsin kendilerine başka meslek bulsun” sözlerini sarfettiği isiminin açıklanmasını istemeyen kaynağımız tarafından doğrulandı.

soL Gazetesi - 16.11.2012

14 Kasım 2012 Çarşamba

FATİH KARAGÜMRÜK KULÜBÜ'NDEN ÖZÜRÜMDÜR


Sosyal medya platformlarından TribünDergi'de yazdığım bir iletide "Türkiye'nin çoğunluğuna sorarsanız Karagümrük için faşist der" tandanslı bir cümle geçirme gafletinde bulundum. Bu cümlede geçen faşist ibaresi bana ait değildir, sadece genel bir kanıyı dillendirme adına biraz da önyargıları kast eden bir genellemedir. Yine de bu genelleme ile zarar verdiğim Fatih Karagümrük AŞ Kulübü'nün taraftar imajı için, kulüpten ve kulübe gönül veren faşist olmayan taraftarlarından özür dilerim.

Saygılarımla,

Alper Kaya

12 Kasım 2012 Pazartesi

"Biratî" | Fatih Karagümrük 0 - 0 Belediye Vanspor

Karagümrük'ün iç sahadaki kan kaybı sürerken, Vanspor'un da ileri hattının etkisizliği nedeniyle adeta iki puanı kendi elleriyle buharlaştırdığı maç oldu.

Doğu takımlarına karşı gereğinden fazla hoşgörü gösteren Karagümrük taraftarı bu maçta da Vanspor'u kardeşçe karşıladı. Neticede dostane bir havada geçen maçta takımlar puanları ve pozisyonları kardeş payı yaparak sahadan buruk ayrıldı...

Karagümrük, kalede Ahmet Ölçen; defansta Arif Güner - Anıl Sarak - Doğan Can Otman - Cihat Kaptan; ön liberoda İbrahim Yay ile ve orta dörtlüde Yemen Taş - Ömercan Öndaş - Selahattin Enür - Halil Uysal ve ileri hatta Çağlar Yıldızer ile diziliydi.

Deplasman ekibi ise kalede Muammer Yıldırım, defansta İhsan Mert - Baran Basut - Resul Timurlenk - Berkay Onarıcı ile, orta sahada Emrah Tacir - Maksut Taşkıran - Seyfettin Ural - Ali Kurt dörlüsü ve ileri hatta Aziz Kızılgün - Cengiz Çoban ikilisi ile mücadele etti.

Karagümrük'te sağ kanat çok aktif çalıştı; hatta İstanbul takımının tek aktifliği sağ kanadı diyebiliriz. Cihat Kaptan ve Halil Uysal'ın uyumlu oyunları hem açık vermemelerine hem de etkili ataklar geliştirmelerine neden oluyordu. Vanspor'un bu bölgede çok aktif olamaması Cihat'ın maçta harikalar yaratmasına neden oldu. Halil Uysal ve Yemen Taş'ın aşırı teknik oyunları ise her an skoru değiştirebilecek güçleri olduğuna dalaletti lakin beklenen olmadı.

Vanspor'da ise forvet hattı diye bir şey neredeyse yok. Aziz'in en ileri uçta olması ve üstelik etkisiz olması kırmızı siyahlı ekibin nice puanlarını daha gasp edecektir. Sağ bek İhsan Mert'in daha önceki maçlarda ileride oynaması, bu maçta Emrah Şahinçiftçi'nin sakatlığı nedeniyle beke kayması; planları aksatmış olacaktır. Lakin İhsan Mert, belki de sahanın en yaşlı ismiydi ancak en etkili oynayan oyunculardan birisi de o oldu. Kendisi ileri çıktığında yerini dolduracak birilerinin olmaması onun oyununu olumsuz etkiledi... Vanspor'un 95'lik yıldızı Maksut Taşkıran ise ilk yarıda dökülse de ikinci devre teknik oynamaya başladı. Tekniği iyi oyuncular için köreltici bir mezarlık görevi gören Üçüncü Lig'in esas sorununu yaş kontenjanıyla makyajlamaya çalışanları Maksut'u izlemeye davet ediyorum.

İki takımın kalecileri de ellerinden gelen en iyi oyunu çıkardılar. Vanspor'un kalecisi Muammer Yıldırım, esas yerinin 3. Lig olmadığını yaptığı net kurtarışlar ve pozisyon hakimiyetiyle ispatladı. Daha ne yapması gerekiyor bu çocuğun? Karagümrük file bekçisi Ahmet Ölçen ise defansla diyalog konusunda gayet başarılıydı. Vanspor defansı ise Muammer'le zaman zaman uyumsuzluk sergilese de iki kez çizgiden top çevirerek gününde olduklarını gösterdiler.

İkinci devrede, bilhassa 60. dakikadan sonra iki takım da gereğinden fazla açık oynayınca ağır olan zeminin imkan verdiği ölçüde bol atak izlettiler. Ancak bu ataklar ya forvet hatlarının kötü oyunu yüzünden ya da kalecilerin aşırı konsantrasyonunda eridi gitti. Vanspor, fiziksel olarak Karagümrük'ten çok daha zayıf bir takım olmasına rağmen bire bir mücadelelerde ayakta kalmayı başardığı için üç puanı ıskalayan taraf olmuştur net bir şekilde...

Üçüncü Lig'i neden seviyorum sorusunun cevabını çok net bir şekilde gördüm bu maçta: Karagümrük taraftarı hakemin bir kararını beğenmediği için hakeme dolu su şişesi attı. Şişe kısa düştü, hakem de görmedi. Bu esnada orada olan Resul Timurlenk suyu alıp içti ve şişeyi kenara fırlattı. Üst liglerde olsa, futbolcunun derdi futbol oynamamak olsa şov yapa yapa şişeyi gözlemciye götürürdü.

Hakem demişken, müsabakanın hakemi Emre Düz başarılı ancak heyecanlı bir hakem. Sarı kart gösterdikten sonra karta oyuncuyu yazmayı unutup futbolculara soracak kadar heyecanlı hem de. Birkaç pozisyonda da topu kendisi kesti; yan hakemler ise fiyaskoydu. Kaldırdıkları beş ofsayt bayrağının dördü yanlıştı. Vanspor'un hakkını yediler diyebiliriz...


 













10 Kasım 2012 Cumartesi

Fatih Karagümrük - Belediye Vanspor {maç öncesi}

Geçtiğimiz sezon aynı stadyumu kullanan, aynı renklere sahip iki kulübün maçı.

Vanspor sezon başından beri istikrarı unuttu. Peş peşe en çok iki maç kazandı, ikişer kez. Karagümrük ise yılların hasretini dindirmek için mi bilinmez hızlıca tırmanma derdinde basamakları. Son dört maçta mağlubiyet yüzü görmediler, toplamda 20 puanları var; Van'ın ise 13.

Üstelik Karagümrük bu sene iç sahada maç kaybetmezken Vanspor ise deplasmanda sadece bir kez galip gelebildi. İbreler bariz şekilde ev sahibinden yana. Karagümrük 17 gol atıp 10 gol yemiş; Vanspor ise altı gol atarken kalesinde dokuz gole engel olamamış. Defansif yönü kuvvetli bir ekip olmasının haricinde transferi verimsiz geçirdiğinden mütevellit forvet hattında sıkıntı yaşamakta...

Maçın hakemi Emre Duz tecrübeli bir hakem. Bu sezon bir 2. Lig, bir de 3. Lig maçı yönetmiş. Geçtiğimiz sezonlarda bir hayli yönetimi var. Yönettiği son on maçta bir kırmızı kartı var -o da çift sarıdan- sarı kartına gerekmedikçe başvurmayan bir hakeme benziyor. Göreceğiz.

TFF 3. Lig 3. Grup
Fatih Karagümrük - Belediye Vanspor
11. Hafta Müsabakası | 11.11.2012
Vefa Stadyumu | 13.30

Nihat Doğan'ı Yıkan Statü


Büyükderespor üç maçtır yenilmezken, teknik direktörlük hayali kuran Nihat Doğan’ın önünde talimat engeli var. Federasyonun ise talimatı by-pass edeceği düşünülüyor. Sarıyer ilçesinin amatör takımlarından Büyükderespor’un maçlarına yönetici akreditasyonuyla teknik direktör olarak çıkan Nihat Doğan’ın kariyeri tıkandı.
Önümüzdeki aylarda açılacak olan teknik direktörlük kurslarına giderek gereken belgeleri temin etse dahi iki yıl boyunca hiçbir takımın başında antrenör veya teknik sorumlu olarak çıkamayacak.
Sarıyer ilçesini amatör kümede temsil eden Büyükderespor’un teknik direktörlüğünü 1 Ekim 2012’den beri resmi olarak Nedret Oğuz Aydoğdu üstlenmekte ancak sosyal medyada ve futbol çevresinde bilindiği üzere türkücü Nihat Doğan; yönetici akreditasyonu ile takımı yedek kulübesinde yönetmekte.
Takımın başına geçtiği günden beri maç kaybetmeyen ve iki beraberlik bir de galibiyet alan Büyükderespor’un yükselişi sürse dahi Nihat Doğan’ın önü tıkanmış durumda.
Teknik Adamların Eğitimi ve Sınıflandırılması Talimatı’nın 13. maddesi gereğince bir sezonda değişik bir unvanla (yönetici, genel kaptan, profesyonel futbol yöneticisi, genel sekreter vs) akreditasyon kartı çıkartılan bir şahıs, bir sonraki sezon çalışma izni alamıyor. Keza, ihlalin devamında lisansı süresiz iptal ediliyor. Nihat Doğan bu sene açılacak olan antrenörlük kurslarına girerek gerekli belgeyi aldığında bu talimat geçerlilik kazanacak ve ünlü türkücünün toprak sahalardaki macerası başlamadan sekteye uğrayacak. Zira liglerimizde bir sezonda sadece bir unvanla akredite edilebiliyorsunuz. Aynı zamanda, Teknik Adamların Statüsü ve Çalışması Talimatı’nın 13. maddesi gereğince de teknik direktörlerin amatör veya profesyonel hiçbir kulüpte kulüp yöneticiliği yapmaması gerekiyor.
Ancak TFF’nin çoğu zaman kendi imzaladığı statüleri es geçme huyu olduğu biliniyor. Nihat Doğan için de spor camiasının istisnai ve keyfi bir uygulamayla karşılaşma olasılığı büyük. Liglerimizde Bülent Korkmaz, Ümit Özat, Hakan Kutlu gibi isimler daha önceden teknik direktörlük lisansı olmaksızın Gençlerbirliği, Ankaragücü, Denizlispor gibi takımlarda görev almışlardı.
TFF’nin benzeri bir uygulamaya imza atıp Nihat Doğan’ın önünü açması muhtemel.
(soL Gazetesi / 10.11.2012)

Fırat Aydınus'a "milli" Küfür


U-21, U-19 ve U-17 kategorilerinde milli olmuş olan Gençlerbirliği çıkışlı Gaziosmanpaşa futbolcusu Seçkin Getbay'ın Beşiktaş-Bursa maçı sonrası tweet'i. Sporcunun ahlaklı olanını sevelim desek memlekette sevecek adam kalmayacak.

6 Kasım 2012 Salı

soL Gazetesi 2. ve 3. Lig Panoraması (6.11.2012)


HAFTANIN MAÇI: POLATLI BUGSAŞ - TURGUTLUSPOR

Zirveyi hedefleyen Bugsaş, play off kovalayan Turgutlu’yu konuk ettiği maçta hem geri düşmesine hem de 10 kişi kalmasına rağmen maçı 2-1 kazanarak maç eksiği olduğu halde averajla zirveye yükseldi. Deplasman ekibi, Youssef Yeşilmen’le 19. dakikada öne geçse de sarı-siyahlı Bugsaş, ilk yarıda Emre Aygün’le skoru eşitledi; ikinci yarının başında 10 kişi kalmalarına rağmen Emre Aygün’ün ikinci golü skoru ilan etti ve başkent temsilcisini zirveye taşıdı.

HAFTANIN TAKIMI: DİYARBAKIR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR

Oynadığı 10. lig maçını da kazanan doğu temsilcisi; hafta içi kupa maçında Bugsaş’a yenilerek oynadığı tüm resmi maçları kazanan tek takım olma ünvanını yitirmişti. Takımın beş gollü forveti Hakan Akman’ın üç ay boyunca sahalardan uzak kalacak oluşu onlar için bir handikap gibi gözükse de Çorumspor engelini 4-1 gibi bir skorla aşmayı başardılar. İkinci sıradaki İstanbulspor ile arasında 8 puan fark olan Diyarbakır BŞB, grubunun en çok gol atan ve en az gol yiyen takımı olma durumunu da korumayı sürdürüyor.

HAFTANIN OYUNCUSU: EVREN ERDENİZ (Pazarspor)

Lige iyi başlayan ve play off’a tutunmak için gayret eden Pazarspor, ateş hattına yaklaşmış olan Siirt deplasmanında zorlanıp iki puanı gözden çıkarmak üzereyken sahneye Ankaragücü, Karşıyaka ve Göztepe’den hatırladığımız Pazar doğumlu Evren Erdeniz çıktı ve takımı adına tek golün altına imzasını atarak üç puanı söküp aldı. Siirtspor ise böylece 7 puanda kalarak ateş hattındaki takımların takibinden kurtulamadı.

HAFTANIN TEKNİK DİREKTÖRÜ: TEKİN ASLIHAN (Silivrispor)

Grubun en çok gol atan takımı olan 3. Lig 2. Grup sonuncusu Gebzespor karşısına çıkarttığı kadrosuyla temkinli bir maç geçireceği izlenimi yaratan Tekin Aslıhan, öngörüleri şaşırtmadı. Silivrispor deplasmanda oynadığı maçtan uzatmalarda attığı golle 1-0 galip ayrılarak yükselişini sürdürdü. Lige bu sezon yükselen Silivrispor, 10. maçında 11. puanını aldı.

Satırbaşları

DERBİ HAFTASI

Sarıyer-İstanbul Güngören ve Eyüpspor-Gaziosmanpaşa derbilerinin oynandığı haftada gülen taraflar 2-0’lık skorla Güngören ve 2-1’lik skorla Eyüpspor oldu. Zorlu günler geçiren Eyüp’ün yanı sıra play off’a tutunan Güngören’in galip geldiği maçlarda genel kanının aksine kırmızı kart çıkmadı.

KAN DEĞİŞİMİ

Takımlarımızın teknik direktör değişimiyle coştuğu haftalara giriş yaptık. Alanyaspor, Kızılcahamam ve Derince Belediyespor teknik direktörlerini değiştirdiler. Bu takımlardan Alanyaspor berabere kalırken Derince Belediyespor mağlup olmaktan kurtulamadı. Kızılcahamam ise haftayı bay geçmişti lakin hafta içinde yeni teknik direktörüyle çıktığı Türkiye Kupası maçında mağlup olmaktan kaçamamıştı. Türk futbolunda “teknik direktör değiştiren takım o hafta kazanır” efsanesi yıkılmış oldu.

KOCAELİ’NİN YAŞINA BAK!

İkinci Lig’deki Kocaeli temsilcisi Körfez FK 2-2’lik beraberlikle son ikiden kopamazken Üçüncü Lig’de Gebzespor ve Derince Belediyespor maçlarını kaybederek son sıraları paylaşmayı sürdürdüler. Orta sıralardaki Gölcük ve zirve takibindeki Darıca GB’nin yanı sıra grubun puansız takımı Diyarbakırspor karşısında 2-2 berabere kalan Kocaelispor’un da puan kaybetmesi ilginç bir tabloyu oluşturdu.

HAKEM ATAMALARI

Geçtiğimiz sezonlarda yapılan skandal hakem atamalarına bir yenisi daha eklendi; Beylerbeyi-Erzurum BŞB maçına Doğu bölgesi hakemi atandı ve maçı deplasman takımı kazandı. Maç içinde Beylerbeyi’nin çoğu atağını kesen; Erzurum futbolcularına göre kararlarını belirleyen hakemin ise profesyonel statüdeki dördüncü maçıydı.

5 Kasım 2012 Pazartesi

9 Yıl Sonra Gelen Gol | Beylerbeyi 0 - 1 Erzurum BŞB

Erzurum BŞB, dokuz yıldır İstanbul deplasmanlarında bırakın galip gelmeyi; gol bile atamıyordu. Bu sezona da fena başlamayan doğu ekibi, bir Doğu Bölgesi hakeminin yönettiği maçta Beylerbeyi'ni 1-0 yenmeyi başardı.

Beylerbeyi, 4-4-2 dizilişiyle kalede Alptekin Teytey; defansta Aykut Karaman - Ulaş Ali Çelik - Erhan Göç - Orkun Dervişler dörtlüsü ile, orta sahada ise Anıl Gir - Alper Coşar - Metehan Yatkın - Hakkı İsmet Şimşek ve forvet hattında Recep Doğan - Kaan Dorak ikilisiyle mücadeleye başlarken, üst sıraları hedefleyen Erzurum BŞB ise 3-2-3-1 ile oynuyordu. Kalede Lokman Atakol; defansta Zafer Doğan - Dede Çelik -  Samet Altuntaş kurgusu ön liberolarda Fatih Gültekin ve Oktay Gümüş ile perçinlenirken orta bölgede Fatih Arat - Muhammet Fettahoğlu - Ekrem Sütçü ve hücumda İbrahim İdis - Güner Okay ikilisi vardı.

Beylerbeyi'nde sezon başında ismi Fenerbahçe'yle anılan "Lugano" Samet neden oynamadı bilmiyorum ama bu defans kurgusunun maçın belli bölümlerinde (ilk yarının ortaları ve ikinci devrenin son çeyreği) oyundan düştüğü aşikar. Anında müdahale imkanınızın olmadığı durumlarda Erzurum BŞB'nin kaçırdığı / kaleci Alptekin'in kurtardığı pozisyonları başka takımlar gol yapar, kendi sahanızda altı yiyip alkışlayarak uğurlarsınız. Eksik ve gedik verdiğiniz müddetçe yenilgiler için bahane aramak yersizleşiyordur. Kırmızı-yeşilli takım oyunu sadece Hakkı İsmet Şimşek üzerinden kurgulama hatasına iki sezondur düşüyor. Hakkı ise amenna, hiç oyundan düşmüyor lakin bir yerden sonra rakibi aşmanız, oyunun kilidini açmanız ütopik bir hal alıyor. Erzurum maçında olduğu gibi...

Beylerbeyi ilk devrenin son on beş - yirmi dakikasında neredeyse tek kale oynamasına karşın son paslaşmaları yapamayan hücum hattı ve araya giren mavi beyazlı rakip defansın arasında kaybolan topları yüzünden skoru değiştirmeye muvaffak olamadı.

İkinci devre iki takımın oyunu da değişkenlik göstermedi lakin Erzurum BŞB'nin atakları sıklaştı. Bu süreçte Alptekin'in kurtardığı dört/beş net gol pozisyonu vardı diyebilirim. Bir önceki sezon gene Beylerbeyi'nde oynanan maçta 43. dakikada penaltıdan gol bulmuş olan Hakkı İsmet ikinci devre etkinliğini koruyamayınca rakibin hamleleri gecikmedi ve rotasyonsal değişikliklerle golü buldular. Beylerbeyi'nin etkisizleşen sağ kanadına Güner'i çeken Taşkın Güngör'ün bu hamlesi neticesinde Güner topla buluştuğu ilk pozisyonda şık bir vuruşla topu doksana yollarken dokuz yıllık kısırlığa son veriyordu.

Maçın hakemi Adem Elgörmüş, doğu bölgesi hakemlerinden. Kariyerindeki dördüncü profesyonel maç. Bir doğu takımının maçına atanabilecek son hakem bile değil. Atanıyor. Hatalar yapıyor, maça öyle veya etki ediyor. Yer yer futbolcuları geriyor, yer yer tribünü. Yardımcıları ondan da vasat! Ofsaytları ve faulleri süzemeyen komedi dans üçlüsü gibi sahada gezinip durdular... Bir de bu hakemleri izlemek için bilet alıp gidiyoruz, pazar günümüzden feragat ediyoruz. Yazık. Çok yazık.









Erzurum BŞB'nin golü.