Maçın tarihi önemi bir tarafa, futbolcular için de mühim bir hadiseydi Fenerbahçe-Pendikspor maçı. Zira Süper Lig'de açık ara lider bile olsa illa ki bir kesimin eleştirilecek bir yön bulduğunu iddia eden Fenerbahçe, kendisinden iki kategori altta olan ve ligdeki durumu da öyle çok parlak olmayan Pendikspor'u ağırlıyordu.
Öngörülebilen şey, Pendik'in gol atmakta zorlanacağı idi, ki 12 maçta 9 gol atabilmiş bir takımdan bahsediyoruz, öyle de oldu ancak maçın geneline vuracak olursak çok net gol pozisyonları yakalama konusunda baskın olan taraf Pendikspor'du. İlk 15 dakikada Arif Çoban'ın birisini kalecinin çeldiği, birisini de direğe nişanladığı iki gol pozisyonu vardı. Bunun haricinde bilhassa Salih'in olduğu kanattan iyi bindirmeler yapıp ortalar açabildi kırmızı beyazlı ekip.
Defansif bazda Fenerbahçe'nin sınıfı geçemediği, kalecisi Serkan Kırıntılı'nın ise ani pozisyonlar yemesine karşın yer tutuşunun -uzun süredir forma giymediğini hesaba katarsak- çok iyi olduğu görüldü. Hücumda çoğalma konusunda eksikleri olduğunu gözlemledim, daha ziyade eksik demeyelim de, defansif oynatılma konusunda bir inat var. Bu Aykut Kocaman'ın isteği mi, yoksa kadro mu hocayı bu doğrultuya itiyor bunu etüt edemem ama Fenerbahçe gibi Süper Lig'de zirveyi zorlayan bir takımın Pendikspor karşısında oynadığı defans futbolu gerçekten üzücüydü.
Pendikspor kesinlikle galibiyet için sahaya çıkmıştı. Bir dakika bile zaman geçirmeden oynadıklarından ötürü bunu anlayabiliyorduk. Fenerbahçe alt yapısı çıkışlı olan Haluk Tanrıseven'in kalede devleşmesi gerçekten takdire şayandı. Tek başına üç net gol pozisyonuna balta vurdu diyebiliriz.
Pendik, takım halinde hücum takım halinde müdafaa anlayışını uygulamaya çalıştı. Hücumdaki ayakları daha çok olsa öne geçmemeleri işten bile değildi. Arif tek başına nereye kadar yetebilir ki? Nihayetinde 51. dakikada oyundan çıkarıldı. Pendikspor'da Cemal İşleyen, Umut Eskiköy ve Caner Erdoğan da göze batan isimlerdi.
Fenerbahçe'de ise Salih Uçan çok hatalar yaptı, iki ciddi pozisyona mal oldu ve bunların yanı sıra fazla sert ve sakar bir oyun içindeydi. Oyundan atılmamasını tamamen Hüseyin Sabancı'nın iyi niyetine bağlayabiliriz. Semih Şentürk ise aylardır gol atamadığından mıdır bilinmez, bir gerginlik içindeydi. Her duran topta, Haluk'un her kaleci atışında gelip rakiplere sataştı, pozisyonlarını bozup topa temas etmeye çalıştı. Garipti.
Egemen Korkmaz, kaliteli oyuncu. Belli. Keza Özgür Çek de iyi oynadı lakin gol pozisyonu haricinde Sezer Öztürk'ü fazla oyuna dahil göremedik, ki gol de benim görebildiğim kadarıyla kaleci Haluk'un anlık dikkatsizliğinin ürünüydü, öyle çok iyi organize edilmiş, müthiş düşünülerek çıkarılamayacak bir köşeye vurulmuş bir top da değildi.
Organize demişken, Pendikspor'un yaptığı organizasyonları; çalıştırılmış atakları sayamadım. Pas yüzdesi yüksek bir takım olmasına rağmen az önce de söylediğim gibi hücumdaki eksiklikler yüzünden gole dönüşmedi güzel oyunları...
Pendik taraftarını tebrik etmek gerek. Bir gün önce biletix kuyruğunda Balıkesir taraftarı Galatasaray karşısında "Fark yemesek bari" derken Pendik taraftarlarını inançlı bir şekilde gördüm. Maçın büyük kısmında da susmadan takımlarını desteklediler... Maç başında Fener tribünlerinin deplasman yasağı karşıtı tezahüratına da eşlik ettiler. Daha ne yapsınlar?
Netice olarak Arif'in 10. dakikada direkte patlayan şutu gol olsaydı tarih farklı yazılacaktı, gol olmadı; atamayana attılar ve "futbol böyle istedi".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sizin de söyleyeceğiniz şeyler var ise, eklemekten çekinmeyin lütfen...