Son haftada önce Gaziantep'te Sapara'nın sonra Manisa'da Dixon'ın kaleye geçmesi üzerine eskiden yazdığım bir yazıyı hatırlayıp tekrar paylaşmak istedim... İşte huzurlarınızda "Cesur Yürekler"
Futbolda “tekmeye kafa uzatmak”, “vücudunu siper etmek” gibi cesurluk göstergesi pek çok deyiş vardır ancak bana göre asıl cesaret en kritik anlarda karizmayı düşünmeden görev almaktır.
Tarih de, pek çok kereler bu cesur yürekleri haklı çıkarmıştır: Kalecisiz kalan bir takımda kurtarıcı rolü üstlenen futbolcuları…
İlk akla gelen meşhur 4-3′lük maçın “panteri” ve daha önceden de bir hentbol geçmişi olduğu için gönül rahatlığıyla kaleye geçebilen Beşiktaşlı Pancu…
Alex gibi bir duran topçunun penaltısında doğru köşeye uzanan ancak topu ellerinden kaçıran lakin sonradan gelen pozisyonlarda kaleyi sağlama aldığını kanıtlayan bir performans göstermişti maçın son sekiz dakikasında…
Beşiktaş’tan girdik, gene oradan devam edelim…
Bir başka maçta da Bobo kaleye geçmiş. Gene bir son on dakikada, Trabzonspor karşısında kırmızı kart gören Rüştü’nün yerine kaleye geçen Bobo maçın 3-2 bitmesindeki en büyük etken olarak gösterilebilir. 2-0 geriden gelen Beşiktaş’ta üçüncü golü atan ismin de Bobo olması, maçı yıldızını da kolayca belirlememizi sağlamıştı…
Aynı şekilde “gol atıp gol kurtaran” kaleci-oyuncu örneği de eski Trabzonlu Ali Yavuz da vardır. 75/76 sezonunda deplasmanda Ankaragücü’ne bir gol atan Ali Yavuz, kaleci Şenol Güneş’in Erman Toroğlu ile çarpışarak sakatlanması ve oyuncu değişiklik hakkının tükenmesi nedeniyle kaleye geçer ve gol yemez. Skor da 1-0 olarak tescil edilir.
Bir de Fenerbahçe semalarında var bir “cesur yürek”. Futbolda olduğu kadar basketbolda da güçlü bir tarzı olan “Sinyor” Can Bartu‘nun 1958′de üstelik Romanya karşısındaki milli maçta 2-0 giderken Turgay Şeren’in sakatlanmasıyla kaleye geçmesi ancak bir gol yemesine rağmen maçın 2-1 bitmesi arşivlerde yer bulmuştur…
Bir diğer millî kaleci-oyuncumuz ise, Euro 2008′in tek gol yemeyen kalecisi Tuncay Şanlı olurken, şans eseri maç penaltılara gitmemiş ve maçtan geriye de Tuncay’ın kaleye geçerken okuduğu dua kalmıştır…
Peki bizde bile bu kadar çok, yurt dışında durum nedir?
Basel - Lyon maçında 2-2′lik giden skor esnasında Basel kalecisinin penaltı yaptırıp kırmızı kart görmesi sonucu kaleye geçen golcü futbolcu Mladen Cetric‘in penaltıyı kurtarması efsaneleşmiş bir andır mesela…
2006 yılındaki bir maçta da Sheffield United kendisinden beklenmeyecek bir şekilde iyi oynayarak Arsenal karşısında 1-0 öne geçmiştir… Ancak Sheffield teknik direktörü Neil Warnock‘un sezon başında aldığı kararla beş yedek oyuncusunun arasında kaleci kontenjanı açmaması ve antremanların bir bölümünde futbolcularını kaleci antrenörüne emanet etmesi meyvesini verir: 61. dakikada kaleye geçen Michael Tonge yıldızlaşır ve “yıldız”lara gol fırsatı vermez…
Gene İngiltere’de, Reading - Chelsea maçında beşinci dakikada as kaleci Cech‘in, bitime beş dakika kala da yedeği Cudiccini’nin sakatlanması sonucu kaleye geçen kaptan Terry maçı gol yemeden tamamlayarak gemisini kurtaran kaptan olup çıkar…
Tabii bir de 65 dakika boyunca gol yemeyen “efsane” Lorient oyuncusuUlrich Le Pen‘i de anmasak olmaz… Maçta dillere destan bir performans göstererek Valenciennes’in 1-0 mağlup edilmesinde doğrudan pay oynayan 33′lük yıldız için futbol bambaşka boyutlardadır o maçta… Öyle ya, futbolunu bir üst kademeye çıkarmış ve “cesur yürek”liğe terfi etmiştir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sizin de söyleyeceğiniz şeyler var ise, eklemekten çekinmeyin lütfen...