23 Ekim 2012 Salı

Taraftar Terörü | Küçükçekmece 3 - 1 Beykoz 1908

Rakibinizle geçmişten kalan bir husumetiniz olabilir. Rakibinizin taraftarına kontenjan koyup, taraflı tarafsız herkesin tepkisini çekebilirsiniz. Sahaya çıkan rakip futbolcuyu germek için hakaret de bir yere kadar makul görülebilir. (Hele hele BAL ve SAL gibi kontrolden çok uzak liglerimizde futbolcular da hakarete duacıdır sanıyorum) Amma ve lakin haftasonunda Küçükçekmece'de oynanan maçın izahı yoktur diye düşünüyorum.

Maçtan bir saat önce ilçe meydanında, yarım saat önce ve maç başladığında da tribünlerde rakibinize söveceksiniz; rakip için hazırladığınız küfürlü pankartı polis son anda el koymasa neredeyse tribüne asacaksınız; rakip taraftar bilet gişesine geldiğinde başına kiremit yağdıracaksınız; polislerden birini hastanelik edeceksiniz; sonra kendi kaptanınız bile "Böyle yapacaksanız hiçbir maça gelmeyin!" dediğinde kendi futbolcunuza bile taş atacaksınız! Bunun adı taraftarlık olmaz.

Kaldı ki, tribünden tüm taraftarlar çıkartıldığında yönetici veya futbolcu yakını sıfatıyla tribünde kalan bazı kişilerin de Beykoz'un tribündeki futbolcularına sözlü tacizleri ve fiziki saldırıya ramak kalan girişimleri de şık değildi...

Böyle davranan adamlar, dünyanın her yerinde maçın önüne geçmeyi başarır!

Küçükçekmece, diri bir takım. Oyunun sürekli duraksaması onların da işine gelmedi. Keza, ikinci golü bulduktan hemen sonra olayların artması ve hakemin iki takımı soyunma odasına çekerek tribünleri boşalttırmasının ardından oyuna adapte olmakta zorluk yaşadılar. Buna rağmen hele hele 9 kişi de kalmalarıyla birlikte daha da dirençli bir görüntüye kavuştular...

Beykoz 1908 ise nedense ideal kadrosundan uzak bir kadroyla verdiği mücadelede sınıfı geçemedi. Üstüne üstlük takımın ateşleyici gücü Murat Saim'i de kırmızı kartla kaybettiler. Bursa Merinosspor maçında işler daha da zor olacak.

Küçükçekmecespor, kalede Mehmet; defansta Erdi, Hakan, Şuayip ve Barış dörtlüsüyle orta sahada Serbay, Yıldırım, Fırat ve Mustafa ile; hücumda ise Recep ile mücadele ederken Beykoz 1908 ise kalede Okan; defansta Emrullah, Sinan, Berat ve Gökhan dörtlüsüne binaen orta sahada Emin, Serkan Beg, Kubilay ve Aziz Abaramak ile; bu oyuncuların da ilerisinde Can Keskin ve en ileri hatta Murat Saim ile mücadele veriyordu.

Ev sahibi takımla alakalı ilk dikkat çekici şey forma numaralarıydı. Zira BAL'daki çoğu takımın 1-11 dizilişiyle sahaya çıktığı varsayılırsa, kırmızı beyazlı ekibin sırt numaraları adeta Türkiye haritasından fırlamış gibiydi. (67, 77, 61, 41 gibi numaralar dikkat çekiyordu) Küçükçekmecespor, oyunun da sık sık durmasından mütevellit beklediğim kadar tempolu oynayamadı. Golleri 18. dakikada Yıldırım Yılmaz'ın yaklaşık 15 metreden yaptığı şık vuruşla; 25. dakikada kaleciyle karşı karşıya kalan Seyit Ali Akgül'ün filelere yolladığı plaseyle ve 90. dakikada oyuna sonradan giren (66. dakikada) Murat Tan'ın arka direğe yapılan ortada kaleci Okan'ın müdahalesine rağmen filelere giden vuruşuyla buldular...

Gollerin yanı sıra kırmızı beyaz formalı ekip, oyunun büyük kısmında topa hakim değildi ancak top kendilerindeyken oyunu riske atmadan oynamayı başardılar. Beykoz 1908'in yapamadığı da tam olarak buydu. Misal, son dakikada yenilen golde defansın belkemiği Berat Sabırlı'nın taca atıp takımı rahatlatabileceği pozisyonda riske girmesiyle kaptırılan top, yapılan orta ile ağlara gitmiş oldu... Geçtiğimiz sezon Zeytinburnu forması giyen, Zonguldakspor maçında izleyip beğendiğim Serbay Aydın ise sahada varolmaya çalıştı, ancak tam randımanlı olmadığını tahmin ettim. Zira daha yaratıcı paslar atabilecekken rakip defansın arasında sık sık kayboldu...

Bunun haricinde Beykoz 1908 sürpriz iki golle geri düşmüşken ve maç yaklaşık 20 dakika duraksamışken fırsatını değerlendiremedi ve farkı bire indirdiği maçta bir türlü finali getiremedi. Dahası, teknik direktör Sabahattin Ömür'ün yaptığı değişikliklerden sadece Deniz Satılmış'ı oyuna alması "skandal" olarak nitelendirilebilir. Diğer değişiklikler olumlu neticelendi ancak Deniz Satılmış'ın sahada durduğu her an rakibe +1 olarak döndü diyebiliriz. Zira, Murat Saim'in ikinci sarıdan kırmızı kart gördüğü pozisyonda da hakemin kendisine bağırdığını düşündüğü için kart gösterdiği; ancak kaptanın takım arkadaşı Deniz'e bağırdığı da rivayet ediliyor...

Maçın başından itibaren rakibi oyunuyla taciz eden Murat Saim, istediği sonuca 44. dakikada ulaştı ve ilk yarının skorunu belirledi. Ceza alanı içinde bir anda buluştuğu topu üst filelere dikerken beşinci maçta beşinci golünü atarak kendisine güvenenleri bir kez daha mahcup etmedi.


Hakem İsa Yaldız'la yazıyı bitirelim. Birbirinden şenlikli kararlara imza atan hakem, pozisyonların da lüzumundan fazla içinde olduğu için sık sık ataklarda veya paslaşmalarda top kendisine çarparak yön değiştirdi. Bunun yanı sıra ikinci sarıdan üç kez kırmızı kartına başvurdu ancak bu kartların hepsi hatalıydı. Bunun da haricinde takdir kararlarında sık sık hata yapan İstanbul bölgesi hakemi, futbolcuların bağrışmalarıyla kolayca yönlendirilen bir görünüm içindeydi. Böyle genç hakemlerin daha cesur olmasını bekliyoruz, nafile...









ilk gol sevinci.




ikinci gol sevinci.









son gol.

4 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Yapılan eylemle illa birisinin ölmesine gerek yok. Eğer maçın işleyişi duruyorsa ve tüm stat boşaltılıyorsa bu futbol terörüdür. En azından bu cepheden bakınca öyle görünüyor.

      Sil
    2. Bundan sonra da beykozun, semtlerine gelen deplasman tribünlerine yaptıklarını haberleştirip futbol terörü başlıklı haberleri yayınlarsanız daha güzel olur

      Sil
    3. Eğer maçlara gidersem neden olmasın?

      Sil

Sizin de söyleyeceğiniz şeyler var ise, eklemekten çekinmeyin lütfen...